MİLLİ BİRLİK HAREKETİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MİLLİ BİRLİK HAREKETİ

Korku ve baskıyla gündem saptırılarak ülkemizin gerçek sorunlarının gözardı edilmesine gözyummadan milli birlik ve beraberlik içinde vatanına, milletine, dini ve milli değerlerine, cumhuriyetine korkmadan sahip çıkmak isteyen onurlu TÜRK insanının sesidir
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ Empty
MesajKonu: YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ   YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ Icon_minitimeC.tesi Şub. 14, 2009 11:28 pm

Yrd. Doç. Dr. M. Fahrettin ÖNDER*


Konunun temeli kültür kavramıdır. Kültür için, edebiyat, tarih, arkeoloji, sanat tarihi ve sosyoloji bilimlerinin söyleyeceği çok şey vardır. Ancak hukuki açıdan bakabilmek için de kültür hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Devletler hukukuna göre devlet, toprak, egemenlik ve milletten oluşmaktadır. Milleti oluşturan unsurlardan biri de kültürdür.

Kültür, en kısa tanımıyla, bir yaşam biçimi ve bir toplumsal davranış (ARTUN, s. 1) olarak geçmişten geleceğe sürekliliği( GÜVENÇ, 1993, s.231) sağlama vasıtasıdır. Bu yönüyle tarihle bütünleşir. Tarihle bütünleşmiş olarak kültür, bir milletin devlet hayatında, sosyal hayatında, güzel sanatlarda, ekonomik hayatta (tarım, sanayi ve ticaret) yapabildiği şeylerin bileşimidir. Milletin bir bireyi olarak edindiğimiz bilgi, inanç, sanat, ahlak, gelenek ve göreneklerle her türlü beceri ve alışkanlıklarımızın bir bütünüdür. Dolayısıyla devlet milletsiz olamayacaksa, millet de kültürsüz olamayacaktır. Bu bakımdan ****** de, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyerek bu hususu açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Kültür, maddi ve manevi bir değerler bütünü olarak yaşanır ve yaşatılır. Kültürün maddi kısmı kültür varlıklarımızdır. Kültür içinde kültür varlığı da, ayrı bir önem kazanmaktadır. Bu yüzden hukukumuzda özel bir mevzuatla düzenleme alanı bulmuştur. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile bu alanda düzenleme yapılmıştır. Nitekim bu Kanunun tanımlar başlığındaki 3. maddesinde kültür varlığı; " Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.” Şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kültür ancak yaşanır, kültür varlıkları da varlığını sürdürme anlamında yaşar ve milletimizde bu varlıkları yaşatırsa gerçek amaca ulaşmış oluruz.

Milletimiz tarih boyunca orta asyadan Anadolu ya kadar birçok kültürden etkilenmiş ve bunun sonuçlarını günümüze yansıtmıştır (ERGİNER, 1997, s.137). Bu bağlamda mevzuatımıza girdiği şekliyle kültür varlıkları da bir bütün olarak korunarak yaşatılması yoluna gidilmiştir. Makalemizin başlığında yer alan yerel kültür ise, yukarıda anlattıklarımızın dışında bir kavram değildir. Kültür varlıklarımız nerede yer alıyorsa hukuki mevzuatın sağladığı koruma mekanizması yanında ayrıca o yer yönetimlerince (köy, il özel idaresi veya belediye) de yaşatılması anlamındadır. Biz makalemizde kültür varlıklarının bu yönüne bakıyoruz. Bunun dışında, Marka hukukuna giren coğrafi işaretler bağlamında(anzer balının, İznik çinisinin, Isparta gülünün, Antep fıstığının) gelecek nesillere de yaşatılarak aktarılması, eski şekliyle var olan yöresel yemeklerin, düğünlerin, sünnetlerin, giyim tarzlarının, yerleşim biçimlerinin yaşatılması da yerel kültürleri oluşturur.

II. 2863 SAYILI KANUNUN BELEDİYELERE YÜKLEDİĞİ GÖREVLER

Belediyelerin görev ve yetkileri 5393 Sayılı Belediye Kanununda açık bir şekilde sayılmıştır. Belediye Kanununda yerel kültürlerin korunması şeklinde bir görevin yer almasına gerek yoktur. Çünkü kültür ancak yaşanır, kültür varlıkları da yaşatılır. Yaşamak ve yaşatmak her Türk vatandaşının da bir görev anlayışı olacağından mevcut belediye hizmetleri arasında yer alacaktır. Ancak gönüllü bir hizmet anlayışı yerine hukuki olarak bir zorunluluk olarak da kültür ve tabiat varlıkları yönüyle kendi mevzuatı içinde belediyelerin bir takım görevleri bulunmaktadır.

Kültür ve tabiat varlıkları açısından yetkili makam Kültür ve Turizm Bakanlığıdır. Bakanlık adına yetkilerin çoğunu, işlemlerin gerçekleştirilmesi, düzenlenmesi ve denetlenmesi bakımından Koruma Yüksek Kurulu ve kültür ve turizm varlıklarının bulunduğu bölgeye göre Koruma Bölge Kurulları yapmaktadır. Belediyeler açısından yerel kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu alanlar için koruma bölge kurulları ile varsa, koruma, uygulama ve denetim büroları önemli bir işleve sahip olmaktadırlar.

2863 Sayılı Kanunun tanımlar başlığındaki 3. maddesinin 8. ve 9. bentlerinde, "Koruma amaçlı imar plânı"; bu Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; hali hazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, alt yapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile plânlama kararları, tutumları, plân notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar plânlarının gerektirdiği ölçekteki plânlardır.

"Çevre düzenleme projesi"; ören yerlerinin arkeolojik potansiyelini koruyacak şekilde, denetimli olarak ziyarete açmak, tanıtımını sağlamak, mevcut kullanım ve dolaşımdan kaynaklanan sorunlarını çözmek, alanın ihtiyaçlarını çağdaş, teknolojik gelişmelerin gerektirdiği donatılarla gidermek amacıyla her ören yerinin kendi özellikleri göz önüne alınarak hazırlanacak 1/500, 1/200 ve 1/100 ölçekli düzenleme projeleridir.” Şeklinde tanımlar belediyeleri doğrudan ilgilendirmektedir.

Yukarıdaki tanıma uygun şekilde 2863 Sayılı Kanunun 10. maddesinin 9. ve devam eden fıkralarında belediyelere düşen görevler belirlenmiştir. “Büyükşehir belediyeleri, valilikler, Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere sanat tarihi, mimarlık, şehir plânlama, mühendislik, arkeoloji gibi meslek alanlarından uzmanların görev alacağı koruma, uygulama ve denetim büroları kurulur. Ayrıca, il özel idareleri bünyesinde, kültür varlıklarının korunmasına yönelik rölöve, restitüsyon, restorasyon projelerini hazırlayacak ve uygulayacak proje büroları ve sertifikalı yapı ustalarını yetiştirecek eğitim birimleri kurulur.

Belediyeler belediye sınırları ve mücavir alanları içerisinde, valilikler ise bu sınırlar dışında yetkilidir.

Bu bürolar koruma bölge kurulları tarafından uygun görülen koruma amaçlı imar plânı, proje ve malzeme değişiklikleri ile inşaat denetimi de dahil olmak üzere uygulamayı denetlemekle yükümlüdürler.”

Belediyelere düşen yukarıdaki anlamdaki görevler tek başına yetkili kılınan görevler değil, bir işbirliği ve koordinasyonu gerektirecek görevlerdir. Özellikle bunlardan koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması önemlidir. Bu süreçte, belediyeler, valilikler ve ilgili kurumların, söz konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve plandan etkilenen hemşerilerin katılımı ile toplantılar düzenlemesi gerekmektedir. Bunun sonucunda da koruma amaçlı imar planları çıkarılmış olacaktır. Hatta bu amaçla İller bankasından belediye bütçesine ödenek aktarılacaktır. Hali hazırda koruma amaçlı imar planları koruma bölge kurullarının uygun görüşü ile çıkarılmış olsa bile Belediye Kanununun öngördüğü kentsel dönüşüm alanları kurma görevi bağlamında yada olduğu gibi bırakılan bu önemli alanların koruma amaçlı yeni bir çehre kazandırılması bağlamında bu koruma amaçlı imar planlarında değişiklik gerektirebilir. Böyle bir durum mevcut kültür ve tabiat varlıklarının mülkiyet sahiplerinin durumlarında değişiklik gerektirebilir. Bu yüzden 2863 Sayılı Kanunun 15-22. maddelerinde böyle durumlarda belediyelerin yapması gerekenleri de belirtilmiştir.

Koruma amaçlı imar planları onaylanmış olan sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu parseller hariç olmak üzere diğer alanlardaki tüm yapı izinleri, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idareler tarafından verilmekte ve denetlenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ Empty
MesajKonu: Geri: YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ   YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ Icon_minitimeC.tesi Şub. 14, 2009 11:30 pm

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, bunların korunma alanları ve sit alanlarında, İmar Kanununun 21’inci maddesi kapsamına giren derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve imar yönetmeliklerinde belirtilmiş taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilat ve tamiratlar için gerekli izinler, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim bürosu kurulmuş idarelerden alınmaktadır. Bu durum yerel kültürlerin korunmasında yetkinin merkezden taşraya bırakıldığı anlamında gelmektedir.

Belediyelere verilen bir yetki ve görevde, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını kurulların belirlediği işlevlerde kullanmak koşuluyla kamulaştırma yapabilmeleridir. Kamulaştırma dışında, kesin yapılanma yasağı getirilen sit alanlarındaki özel mülkiyet konusu taşınmazların Hazine arazileriyle takası yerine, belediyelere ait taşınmazlarla takas edilebilmesi olanağı da bulunmaktadır. Ayrıca yapılanma hakları kısıtlanmış tescilli taşınmaz kültür varlıklarına veya bunların koruma alanlarında bulunan ya da koruma amaçlı imar planlarıyla yapılanma hakları kısıtlanan taşınmazlara ait mülkiyet veya yapılanma haklarının kısıtlanmış bölümünü, imar planlarıyla yapılanmaya açık aktarım alanı olarak ayrılmış alanlara, aktarımdan yararlanacak öncelikli hakları belirleyerek bir program dahilinde aktarmaya veya böyle bir alanın ayrılmasının mümkün olamaması durumunda ortak program yürütmeye belediyeler yetkilidir.

Belediye sınırları içindeki kentsel sitler için Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen yönetim alanlarının ve bağlantı noktalarının korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla uygulamaya girecek yönetim planlarının taslak olarak hazırlanması veya hazırlattırılması görevi de belediyelere aittir. Büyükşehirlerdeki kentsel sit alanlarının birden fazla belediyenin sınırları içinde kalması halinde bu görev, büyükşehir belediyesinin eşgüdümünde ilgili belediyelerce birlikte yapılacaktır. Ayrıca yönetim planını onaylayacak olan eşgüdüm ve denetleme kurullarının başkanlığını da yürütecek olan yönetim alanı başkanları, ilgili belediye tarafından belirlenecektir.

Yukarıda kültür ve tabiat varlıkları açısından 2863 Sayılı Kanunda Belediyelere düşen görevlerin bir kısmını vermiş olduk. Belediyeler bu noktada yetkilerin tamamı kendilerinde olmadığı için çekingen davranmamalıdırlar. Geçmişin yaşatılmasını ileriye dönük yeni projeler yaparak yaşatmanın yollarını aramalıdırlar. Isparta için bir örnek vermek gerekirse, Isparta gülü ile özdeşleşmiştir. Gül bu anlamda tabiat varlığı olmamasına rağmen Isparta belediyesi hem Isparta’da yetişen gül türlerini hem de dünyadaki tüm gül türlerinin içinde bulunduğu bir Gül parkı projesi geliştirerek Kültür bakanlığının desteğini almış ve koruma imar planı oluşturmuştur. Yerel kültürler bağlamında bir çok belediye de mutlaka bu tür projeleri hayata geçirerek hayatımızdan çıkmak üzere olan ancak çıkarılmaması ve yaşatılması gereken kültürleri yaşatma yoluna gideceklerini veya gittiklerini tahmin ediyorum. Çünkü bir çok yerde kültür ve tarih evleri kurulmakta ve gezenleri geçmişleri ile baş başa bırakmaktadır. Yakın bir geçmişe kadar çok ilgi görmeyen ancak tarih açısından hiç unutulmaması gereken ve yakın zamanda milyonları kendine çeken Çanakkale savaş alanı buna canlı bir örnektir. Bu sadece yerel kültür ve doğrudan doğruya milli bir kültür olarak inanış tarzının gelecek nesillere canlı aktarma vesilesidir.

SONUÇ

Kültürün varlıklarının var olması kültürün yaşandığını gösterir. Ancak varlığı gelecek nesillere aktarırsak tarih olarak üzerimize düşeni yapmış oluruz. Bu bakımdan gerek ulusal gerekse uluslar arası mevzuatla getirilen korumacılık da, gelecek için sürekliliğinin sağlanmasının bir gerekçesidir. Dolayısıyla korumanın nasıl yapılacağı bugün için de ayrı bir tartışma konusudur ve neyi, niçin ve nasıl koruyacağımız çok önemlidir(YÜCEL, 2006, s.2).

Devletin temeli kültür olduğuna göre, yaşatılması görevi herkesindir. Gerçek korumacılık böyle sağlanır. Sadece, Kültür ve Turizm Bakanlığına, İl, İl Özel İdareleri, Belediye ve köy idarecilerine bırakılamaz. Bu bir eğitim sorunudur ve tüm birimlerin koordinasyonunu gerektirmektedir. Öncelikli konu yerel kültür ise, başta belediyeler olmak üzere gelecek nesillere iz bırakacak çalışmalar yapılmalıdır. Mesele sadece iktisadi ve ticari olmamalıdır. Turizm bu bakımdan öne çıkan bir alan olmaktadır. Yerli yada yabancı turist çekmek, turistlerin yaşam tarzlarına uygun kültür geliştirmeyi gerektirmemelidir. Bilakis, Türk kültürü beş yıldızlı otellerde bile olsa özgün Türk mimarisi’ni yansıtacak bir maket binanın içinde çinicilik, tezhip, vitray, resim, kilim, örgü ve seramik çalışmaları, orta oyunu, meddah ve Nasrettin Hoca örnekleri sunulabilmelidir. Böylelikle hem Türk kültürü yozlaşmamış olur hem de yaşatılmış olur. Özellikle turizm alanlarına yakın eski köyler bu gün bir bir küreselleşme etkisiyle yapılaşma yönüyle, tarım arazilerinin işlenmesi yönüyle değişmektedir. Oysa gelecekte yerel kültürlerini değiştirmemiş yerler değişen yerlerden daha cazip hale geleceklerdir. Çünkü özgünlük her zaman kalıcıdır ve değer kaybetmez. Onun için yerel kültürlerin ve buna bağlı kültür varlıklarının korunması ve korunarak yaşatılması sadece kentler için belediyelerin görevi olmamalıdır.

KAYNAKÇA

ARTUN,E., “Halk Kültüründe Değişimin Topluma Etkisi ve Sonuçları” turkoloji.cu.edu.tr/HALKBİLİM/artun_halk, (Erişilme tarihi 28.04.2007)

ERGİNER, G., Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Törenleri, İstanbul, 1997

GÜVENÇ, B., Türk Kimliği-Kültür Tarihinin Kaynakları, Ankara, 1993

YÜCEL, E., “Kültür Varlıklarını Korumacılık ve Türkiye Gerçeği”, www.yapi.com.tr, Yapı Dergisi, S. 294, Mayıs 2006



* SDÜ. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YEREL KÜLTÜRLER VE BELEDİYELERİN GÖREVLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» YEREL KALKINMADA BELEDİYELERİN YEREL MİSYONU
» YEREL KALKINMA İLKELERİ VE BELEDİYELERİN GÖREVİ
» YEREL KALKINMA YEREL YOKSULLUK OLMAMALI
» YEREL YÖNETİMLERİN YEREL KALKINMA DA GÖREVİ
» YEREL YÖNETİMLERDE YEREL KALKINMA

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ :: İlk kategoriniz :: KENTSEL YAŞAM-YEREL YÖNETİMLER-
Buraya geçin: