MİLLİ BİRLİK HAREKETİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MİLLİ BİRLİK HAREKETİ

Korku ve baskıyla gündem saptırılarak ülkemizin gerçek sorunlarının gözardı edilmesine gözyummadan milli birlik ve beraberlik içinde vatanına, milletine, dini ve milli değerlerine, cumhuriyetine korkmadan sahip çıkmak isteyen onurlu TÜRK insanının sesidir
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 YEREL KALKINMANIN ÜÇ KOŞULU

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

YEREL KALKINMANIN ÜÇ KOŞULU Empty
MesajKonu: YEREL KALKINMANIN ÜÇ KOŞULU   YEREL KALKINMANIN ÜÇ KOŞULU Icon_minitimePaz Şub. 15, 2009 12:21 am

Ortaklık kültürü aslında Türk Milletinin bin küsur yıllık tarihsel geleneğinde yerini almıştır, ancak modern dönüşüm sürecinde bireysel rekabetin acıtıcı etkileri ortaya çıktığında bu kültür erime noktasına gelmiştir. Modernist düşünce ve yaşam biçiminin bunda payı vardır. Çünkü modern insan yalnızdır.



ORTAKLIK KÜLTÜRÜ, ÖZGÜVEN VE SİYASAL LİDERLİK

Akif ÇARKÇI





Türkiye’nin gündemine, kimi zaman bir proje düzeyinde, kimi zaman bir seçim propagandası sloganı, kimi zaman da sivil toplum oluşumlarının kendilerine biçtikleri misyon olarak gelen yerel kalkınma kavramı, kalkınmak isteyen Türkiye için yeni bir reçete olabilir mi ? Bir başka deyişle yerel kalkınma ulusal kalkınma için bir temel bir destekleyici aktör, bir besleme mekanizması olarak varlık alanı bulabilir mi ?

Bu soruların cevaplanması elbette zaman alacaktır. Ancak makul ve mantıklı öngörülerle, doğru politika ve uygulamalarla sonuç vermesi mümkün kılınabilecek bir yerel siyaset aracı olarak gözükmektedir. Türk toplumu, biriktirdiği potansiyeli bir ortaklık ve beraber iş görme kültürü ile harmanladığında katedilmesi zor görünen mesafelerin aşılması kolaylaşacaktır. Bunun için özgüvenin yeniden tesisi, ortaklık kültürünün yeniden ihyası ve doğru siyasal liderlik bu noktada birer katalizör rolü üstlenebilir.

Gizli kalmış potansiyellerin gün yüzüne çıkarılması ancak özgüvenin tesisi ile mümkün olabilir. Toplumuna güvenen bir devlet anlayışı bu özgüvenin yeniden tesisine destek sağlar. Bireyi esas alan bir yönetim yaklaşımı, sistemi ya da merkezi esas alan bir yönetim yaklaşımına oranla daha ön açıcı ve daha özgürleştiricidir. Bu anlamda yerel aktörlerin önünün açılması ve yerel yönetime katılım önem kazanmaktadır. Bu katılım yerel kalkınmayı kolaylaştıracaktır. Zikredilen potansiyellerin bir araya getirilmesi ve belli bir amaca kanalize edilmesi önce ortaklık kültürünün yeniden tesisine sonra da siyasal liderliğin karizmatik ve etkinleştirici yönünün tekrar keşfine bağlıdır. Bu anlamda da girişimci ve ön açıcı siyasal liderlik yerel potansiyellerin devreye sokulmasında ve uyandırılmasında etkin bir rol üstlenebilir. Her alanda gizli kalmış potansiyellerin etkinleştirilmesi için sadece siyasal liderlik de yetmeyecek, girişimci kişiliklerin oluşturulması ya da gün yüzüne çıkması da yerel gelişme için birer şans olabilecektir.

Ortaklık kültürü aslında Türk Milletinin bin küsur yıllık tarihsel geleneğinde yerini almıştır, ancak modern dönüşüm sürecinde bireysel rekabetin acıtıcı etkileri ortaya çıktığında bu kültür erime noktasına gelmiştir. Modernist düşünce ve yaşam biçiminin bunda payı vardır. Çünkü modern insan yalnızdır. Bu yalnızlığı bir birey olarak toplum içinde değer üretmesine rağmen gelişmiştir. Sonra ortaklık kültürü tek başına bir kavram olarak çok fazla anlam taşımamaktadır. Bu kültürü besleyen ahlaki değerler vardır ve bu değerler bu kültürü ayakta tutan yegane kuvvettir. Sadece ekonomik çıkar ya da kar güdüsü ortaklık kültürünü ayakta tutmak için yeterli malzeme ya da motivasyona sahip değildir. Eğer her bir birey söz konusu yapı içinde diğerinin hukukunu koruyamıyorsa, şeffaflık, açıklık ve iyi niyet yoksa dürüstlük ve fazilet eksilmişse ortaklığın sürgit kılınması güçleşecektir. Homo economicus olarak tarif edilen modern insanın en büyük açmazı hedefe ulaşmak için her türlü aracı mübah sayan makyevelist düşünceye sahip olmasıdır ki bu da bir arada yaşama ve iş görme kültürünü derinden zedelemektedir. Her organizasyonun biçimsel yapısının yanında bu biçimsel yapıyı ya da iskeleti ayakta tutan bir ruh bir manevi atmosfer bir kültür vardır. İşte bu kültür, ortaklıkta, ahlaki faziletler olarak ortaya çıkar.

Türk-İslam geleneğinde esnaf dayanışmasının bariz uygulamaları olan lonca teşkilatlarının toplam ekonomiye ve toplam ahlaka sağladığı katkı inkar edilemez düzeydedir. O günün şartlarında toplumsal dayanışmayı tesis eden, şehirlerin ekonomik hayatını düzenleyen bu teşkilatlar günümüz için de bir örnek teşkil edebilir. Küresel devlerin yerel arenada top koşturduğu ezici rekabet ortamında yerel iş adamlarını bir araya getirecek, esnafın bir araya gelmesini sağlayacak yapılara ihtiyaç olduğu gibi, bireysel anlamda da kişileri bir araya getirecek ortak iş anlayışının yerleşmesi de gerekmektedir. Kişiler arası güvenin kayboluşu insanların beraber iş yapma alışkanlığını baltalamıştır. Ne yazık ki şahsi menfaatlerini grubun çıkarları için feda edememek yanılgısı ve kişilerden ayrı birer hüviyet olarak ortaya çıkan şirketlerin idaresinde şahsi gayelerin fazlaca öncelenmesi bu kültürü zayıflatan bir başka etkendir.

Yerel kalkınmanın ikinci şartı olarak gündeme getirilmesi gereken bir diğer kavram bireyler düzeyinde oluşturulacak özgüven duygusudur. Kişilerin yapabilir kılınması, girişimci kişiliklerinin ekonomik hayata bir katma değer olarak yansıtılması kalkınma için iyi bir motivasyon unsurudur. Özgüven tesisi elbette kolay değildir. Edilgen koşullarda sosyal hayatta yerini alan bireyin etkenleştirilmesi için öncelikle aile eksenli bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır. Birey daha küçük yaşlarda iken ailesi tarafından sürekli bastırılarak büyütülmüşse, fikirleri aile içinde değer bulmamışsa, yapabilir kılınmamışsa, sonraki aşamada da okulda öğretmeni, işte patronu tarafından engellenmişse bireyin kendine bir vizyon çizmesi zorlaşacağı gibi özgüvenini yitirmesi de kaçınılmaz olacaktır. Bir işi üzerine alarak o işin gereklerini yerine getirme sorumluluğunu üstlenmekten kaçınan bireyin özgüven kazanması için sadece ailevi koşullar eğitim ve iş hayatı da yeterli olmayacaktır. Yöneten ve yönetilen ilşkileri içinde siyasal bir varlık olarak da sosyal hayattaki rolünü oynayan birey, eğer yönetilenler nezdinde pasif ve edilgen kılınmışsa bunun yansımaları da özgüven oluşumunu zedeleyecektir. Küçücük bir resmi başvuru için tonla evrak isteyen devlet kurumu vatandaşına güvenmediğini bu tavrıyla ortaya koyarsa, bireyin işadamı ya da girişimci olduğu durumda devlet karşısındaki konumunu bir düşünmek gerekecektir. Devletin hala hayatın bir çok alanında belirleyici tek aktör olduğu bir ülkede bireyin kendine açacağı meşru alanın sınırları da bir o kadar dar olsa gerektir. Devlet sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel hatta dinsel alanda yegane norm koyucu olduğunda sivil toplumun alanı daralmakta toplum kendi kendine yapabilirliğini kaybetmektedir. Çünkü zaten kendisi adına karar alan birileri vardır ve bu kararlar dayatılmaktadır. Böyle bir siyasal ortamın varlığı bireyin ve toplamda toplumun etkinliğini, yapabilirliğini, girişimcilik gücünü kırmaktadır. Optimal devlet anlayışının yoğun olarak tartışıldığı bir dünyada devletin tuz üretmesi, devletin girişimci kimliği ile karşımıza çıkması sivil girişimcinin önünü kesmektedir. Devlet sadece bir kontrol ve denetim mekanizması olarak varlığını devam ettirmeli geri kalan alanı sivil topluma bırakmalıdır.

Yerel yönetimlere bu konuda büyük görevler düşmektedir. Bireyi merkeze alan bir yerel yönetim anlayışı tesis edildiğinde bireyin yönetime katılımı ve özgüven düzeyi de artacaktır. Bireyin karar süreçlerinde etkin oluşu, kendisi ile ilgili alınan kararlarda söz sahibi olması bireyin gelişimi ve demokrasinin gelişimi için önemli birer faktördürler. Yerel yönetimlere devredilecek yetkilerin yerel hizmetleri karşılar düzeyde olmasıyla yerel politika oluşturma noktasında önü açılacak olan bu idarelere özellikle sosyal ve ekonomik politika oluşturma noktasında ciddi ufuklar açılacaktır. Ekonomik ve sosyal motivasyonun sağlanması yanında bugün merkezi idare tarafından kullandırılan ekonomik girişim amaçlı teşviklerin de vatandaşa verilmesi fonksiyonunu yerel yönetimler üstlenebilirler. Kişilerin yapacakları her türlü girişimin desteklenmesi ve pratize edilmesi yerel idarenin kolaylaştırıcılığıyla mümkün kılınabilir. Bunun dışarıda örnekleri vardır. Bu yaklaşım hem bireysel çabaları güçlendirecek hem de kişilerin özgüvenini artıracaktır. Lakin özgüvenin de hem maddi hem manevi destek bekleyen noktaları vardır. Öyleyse yukarıda zikredilen ahlaki faziletlerin yanında birer motivasyon unsuru olarak ekonomik ve sosyal teşvikler de önem kazanmaktadır. Bunun adresleneceği yer de merkezi idare değil yerel idarelerdir.

Yereldeki kalkınma arayışında özellikle belediyelerin koordinatör ya da kolaylaştırıcı, mümkün kılıcı fonksiyonu öne çıkmaktadır. Türkiye’nin farklı noktalarında tesis edilen yerel iş birliği mekanizmalarında belediyelerin de etkin olma yolunda olduğunu görmekteyiz. Üniversitenin, işadamı camiasının, sivil toplum örgütlerinin ve yerel idarelerin bir araya geldiği bu işbirliği platformlarına şimdilerde yerel kalkınma platformları adı verilmektedir. Bu platformlar yatay örgüt yapıları sayesinde hem kişilerin hem de kurumların özgüvenini yükseltmekte hem de ortaklık kültürünün tesisine katkı sağlamaktadırlar. Cemiyet içinde tek başına çok fazla önem kazanamayan bireyler bu tip yapılar içinde sosyal varlıklarını yeniden keşfetmekte, ekip içerisinde çalışmanın verdiği güçle kendilerine olan güveni tazelemektedirler. O zaman üçüncü bir tespit olarak gündeme çıkan bir diğer önemli husus özgüvenin işbirliği mekanizmaları içinde daha kolay kazanıldığı gerçeğidir. Tek başına adım atamayan birey bir örgüt kültürü içerisinde benliğini bulabilmekte potansiyelini keşfetmekte kendine bir vizyon çizebilmektedir.

Yerel kalkınmanın üçüncü önemli ve vazgeçilmez motoru siyasal liderliktir. Siyasal liderlik hangi noktalarda önem kazanır diye sorulur ise; yerel kalkınmada aslolan esasında sivil potansiyellerin buluşturularak bir amaca hizmet etmesi olmalıdır. Ancak devlet aygıtının yukarıda zikredilen belirleyici gücünden dolayı kaynak aktarımı ve kullanımı noktasında yerel ve merkezi idareye ait kurumların işbirliği yerel kalkınma için elzem hale gelmektedir. Vatandaşların kendi limitlerini bir yere kadar zorlayacağı gerçeğinden hareketle kamu kaynaklarının da yerel kalkınma için seferber edilmesi aşamasında siyasal liderlik devre dışı bırakılamaz. Kentin yönetiminde söz sahibi olan belediye başkanları bir kurumun yöneticisi olmanın yanında aynı zamanda hizmet verdikleri yörenin siyasal hayatında da etkili insanlardır. Bir siyasi teşkilat başkanı belki toplumun tamamını kucaklayamayabilir ama bir belediye başkanı seçildikten sonra herkesin başkanıdır. Dolayısıyla bir siyasal ve yönetsel lider olarak belediye başkanları toplumun birbirinden farklı kesimlerine duvar öremez ve cephe alamaz. Birbirinden farklı kesimler için farklı uygulamalar yapamaz. Aslında bu durum bir avantaja çevrilebilir. Yerel kalkınma toplumun genel katkı ve gayretini gerektiren bir çaba olduğu için toplumun desteğini siyasal liderlikle almak, siyasal liderlik yolunu kullanarak motive edilebilecek kesimleri motive edebilirler. Keşke Türkiye’de yerinden yönetim anlayışı tamamıyla hayat bulsa da yerel idareler merkezi idarenin uhdesinde olan teşvik kullandırabilme yetkisini elde edebilseler. Burada gelecek itiraz belki şu olabilir. Yerel siyasi yapı içinde bu teşvikler patronaj ilişkilerine kurban edilebilir. Hayır. Şeffaf ve katılımcı yönetimin temelleri doğru kurulursa, bir de kamu yönetiminin hareket prensipleri doğru uygulanırsa problemler aşılabilir. Diyelim ki teşvik verilecek. Bu teşvik için konulan kurallar ya da prensipler doğru yapılandırılırsa objektivitenin sağlanması için hiçbir sebep yoktur. İşte belediye başkanları yörelerinin sevilen sayılan liderleri olarak her türlü kalkınmanın- ki bunlar ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel olabilir-sağlanmasında öncü rolü oynayarak toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelmesini sağlayabilirler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YEREL KALKINMANIN ÜÇ KOŞULU
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» YEREL YÖNETİMLERİN YEREL KALKINMA DA GÖREVİ
» YEREL KALKINMADA BELEDİYELERİN YEREL MİSYONU
» YEREL KALKINMA YEREL YOKSULLUK OLMAMALI
» YEREL YÖNETİMLERDE YEREL KALKINMA
» YEREL DEMOKRASİ VE YEREL KALKINMA

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ :: İlk kategoriniz :: KENTSEL YAŞAM-YEREL YÖNETİMLER-
Buraya geçin: