Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılması yatmaktadır. Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasinin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur. 'Aydınlanma ocaklarının' tamamen kapatıldığı 1950‘li yıllar aynı zamanda Türkiye‘nin gericiliğin, bağnazlığın safına siyasi iktidar eliyle geçtiği yıllar olmuştur. Bu anlamda enstitülerin kapatılması Türkiye‘nin aydınlanma tarihinde gericiliğin zaferi olarak yerini almıştır. Türkiye, gericiliğin kazandığı bu zafer sayesinde adeta bir sorunlar yumağına dönüştürülmüştür.
Günümüzde ise tam tersine, paylaşım yerine bireyciliğin, dayanışma yerine rekabetçiliğin, yaratıcı bilgi yerine ezber bilginin ön plana çıkarıldığı paralı eğitim-öğretim modelinin ağır bedellerini ödemekteyiz. Eğitim süreci, diğer kurumların da etkisiyle bu sistemi yeniden üretmekte, kendine ve topluma yabancılaşmış bireyler yaratmaktadır.
Demokratik kültürden, bilim ve bilimsel düşünceden yana olmayan her birey ve kurum Köy Enstitülerinin ortadan kaldırılmasından birinci derecede sorumluluk sahibidir.