MİLLİ BİRLİK HAREKETİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MİLLİ BİRLİK HAREKETİ

Korku ve baskıyla gündem saptırılarak ülkemizin gerçek sorunlarının gözardı edilmesine gözyummadan milli birlik ve beraberlik içinde vatanına, milletine, dini ve milli değerlerine, cumhuriyetine korkmadan sahip çıkmak isteyen onurlu TÜRK insanının sesidir
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ Empty
MesajKonu: TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ   TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ Icon_minitimeÇarş. Şub. 18, 2009 10:41 pm

Terörle Mücadelenin Başarı Parametreleri - Erdal SARIZEYBEK


Türkiye’de siyaset uygulayıcıları, tam otuz yıldır süren dış destekli terörün saldırılarına karşı koyabilmek ve Türk varlığını bu tehdidin etki alanından uzak tutabilmek için ulusal kaynaklarını TSK’ne ayırmış, buna karşın mücadeledeki sorumluluklarını üstlenmediği ve terörden rant sağlama çabasıyla gerçeği göz ardı ettiği için izlediği bu yol ile terörle mücadelede başarıya ulaşamamıştır. Ulusal bir strateji belirleyemeyen ve terörü ranta çevirmek düşüncesinden vazgeçmeyen siyaset uygulayıcıları, “bu mücadelede hangi dinamikler ne şekil eyleme geçirilirse Türkiye bu terör belasından kurtulabilir” şeklindeki bir soruya cevap verebilecek türden bilinmeyeni olmayan bir denklemi de kamuoyunun dikkatine şimdiye kadar sunamamıştır. Türkiye’de böylesi bir denklemin ilk kurgusu 12 Nisan 2007’de Orgeneral Yaşar Büyükanıt tarafından yapılmıştır; “Unutulmamalıdır ki, terör çok boyutlu bir sorundur. Terör, sadece silahlı mücadele sorunu değildir. Terörün, sadece askeri ve güvenlik boyutu yoktur. Ekonomik, sosyal, siyasal ve toplumsal boyutları vardır. Bu boyutların tümünde gerekenler yapılmazsa terörle mücadele başarılı olma şansı düşük olacaktır.” Terörle mücadelenin boyutlarını bugüne kadar görmezden gelen siyaset uygulayıcıları, Orgeneral Büyükanıt’ın bir “ölçü değeri” olarak masaya yatırdığı parametreleri tarafsız bir gözle irdelemeyi başarabildikleri takdirde, Türkiye’nin insan ve finans kaynaklarının ve en önemlisi her anı birbirinden kıymetli yıllarının ne şekilde siyasete feda edilmiş olduğunu da kavrayabilecekleri düşünülmektedir. Siyasetle terör arasındaki ilişkiyi açık ifadelerle ortaya koyan Orgeneral Büyükanıt’ın; “Terörle mücadelenin bazı başarı parametreleri vardır. Birincisi, başarılı olmak için siyasi ve askeri kararlılık. İkincisi, milis güçlerini veya işbirlikçilerin etkisiz hale getirilmesi. Üçüncüsü, psikolojik harekat. Dördüncüsü, dış desteğin kesilmesi. Beşincisi, terörist örgütün ümidinin kırılmasıdır. Altıncı husus da güvenlik güçlerinin, yasal yetkileri” şeklinde sıraladığı başarı ölçütleri, bu alanda şimdiye kadar bir ulusal strateji ortaya koyamayan siyaset bilimcileri ve uygulayıcıları için ileriye yönelik planlamalarında bir temel oluşturacak niteliktedir. Şimdi bu ölçüm değerleri içerisine yaşadığımız, tanık olduğumuz ve gördüğümüz olayları yerleştirelim ve çıkan sonucu birlikte değerlendirelim.
Siyasi ve Askeri Kararlılık
Mücadelenin ilk şartı olarak ortaya konulan siyasi ve askeri kararlılık, yetkili makamların söylem ve eylem birlikteliğiyle şekillenmektedir. Özellikle doğu illerimizde terör olaylarının yoğunluk kazanmış olması, TSK’nın çabalarını dağlık ve kırsal alanlara yöneltmekte, askeri operasyonların bu alanda hız kesmeden sürdürülmesi de bu konudaki kararlılığın bir göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır. Siyasi kararlılığın var olup olmadığını belirleyebilmek için ise, iç ve dış politik uygulamalar ile siyasi iradenin söylemlerinin mercek altına alınması gerekir. İç politikada siyasi zihniyet, “teröre siyasi çözüm” şeklinde kendini göstermiş ve bu husus bizzat Başbakan tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. Dış politikada da aynı tavır benzer çizgide sürdürülmekte olup AB, ABD ve Barzani ile geliştirilen ilişkiler teröre karşı siyasi çözüm arayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Teröre karşı siyasi çözümden ne anlaşılmaktadır? İçinde bulunduğumuz terör gerçeği Orgeneral Büyükanıt’ın şu ifadeleriyle anlam kazanmaktadır; “Önce, PKK terörü nedir, bunu cevaplandırılmamız lazım. Bu bağlamda soracağımız diğer bir soru da 'etnik yapı nedir' sorusu. Siyasal amaçlı etnik milliyetçiliğin üzerine belirli bir amacı, şiddete dayalı, silaha dayalı gücü olarak gerçekleştirmek isterseniz etnik milliyetçiliğe dayalı bölücü bir hareket ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle ırkçı bir terör örgütü ortaya çıkar. Bugün, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorun bu dur. Etnik milliyetçiliğe dayalı, şiddete dayalı bir terör olayıdır, ırkçı bir harekettir.” Bu açıdan bakıldığında siyasetin siyasi çözüm anlayışı, “PKK terör örgütünün etnik ayrımcılık temelindeki taleplerine yasal düzenlemelerle cevap vermek” şeklinde kendini açığa vurmaktadır. Siyasi iradenin AB’ye uyum adı altında gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler ile teröristlere ve siyasi uzantılarına karşı gösterilen eylemsizlik bu düşüncelerimizi doğrular niteliktedir. Söylemlerle sıkça dile getirilen terörle mücadeledeki kararlılık anlayışı eylemlere yansıtılamadığı için bir anlam ifade ettiğini söylemek olası değildir. Türkiye’nin üniter yapısını tehdit eder özellikteki böylesi bir siyasi yaklaşım ile TSK’nin askeri operasyonlarda gösterdiği kararlılık arasındaki karşıtlık, terörle mücadeleyi sonuçsuz bırakmakta ve askeri harekatın başarıya ulaşmasını engelleyici bir durum olarak değerlendirilmektedir.
Milis Güçleri
En yalın anlamıyla Milis, dağda gezen silahlı teröristin demokratik sisteme sözde uyum sağlayarak kılık değiştirmiş silahsız yerde gezenidir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt milisi;”Teröristi dağda tutan bu işbirlikçilerdir; ihtiyacını karşılar, yardım götürür, haberleşme yapar, patlayıcı döşenecekse patlayıcı döşenecek yerleri hazırlar önceden terörist gelsin rahat bulsun, diye. Milis güçlerinin barındıkları yerler, şehirler, kasabalar, halkın içindeler. Yani silahlı kuvvetlerin etki planı dışındadır. Bunların mutlaka etkisiz hale gelmesi lazım.” şeklinde tanımlanmaktadır. TSK’nin yasal yetkileri teröristlerin yoğunluk kazandığı dağlık ve kırsal alan ile sınırlı olup yaşam yerleri itibariyle il ve ilçe merkezlerinde faaliyet gösteren milislerle mücadele, TSK’nin yetki alanı dışında kalmaktadır. Dolayısıyla başarı ölçütleri içerisinde yer alan bu milis kadronun çökertilmesi, siyasi otoritenin emrindeki polis güçleriyle yapılacak operasyonların etkinliğine bağlı bir olay olarak şekillenmektedir. Bu alanda gereken etkinliğin gösterilmemesi terörle mücadeleyi doğrudan ve olumsuz etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyu güncel olaylarla örneklemek gerekirse; 1 Mayıs günü işçilerin Taksim gösterisini engellemek için polisin gösterdiği üstün gayret ve fedakarlık, “PKK terör örgütü milislerinin İstanbul’da önceden gerçekleştirmiş olduğu araç yakma, molotof kokteyli atma, gösteri yapma, poster açma, yasa dışı sloganlar ve diğer eylemler öncesi gösterilmiş olsaydı, bu işbirlikçiler bu eylemleri yapmak cüretini asla gösterememiş olacaktı,” varsayımında bulunmak olasıdır. Benzer şekilde, Türk tarihinin destanı olan Ergenekon’u bir hazırlık soruşturmasında kod adı olarak kullanan polis, bu soruşturmaya gösterdiği hassasiyeti “PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan DTP il ve ilçe teşkilatında görevli işbirlikçilerin Türkiye’nin üniter yapısını hedef alan faaliyetlerine karşı göstermiş olsaydı, bu milislerin dağa eleman gönderme ve göçle gelen halkı devlete karşı örgütleme gibi yasa dışı eylemlerini sürdürmelerinin önüne geçilmiş olacaktı” şeklinde düşünmek yanlış olmayacaktır. Bu örneklemeler örgütün milis kadrosuna karşı tutarlı ve kararlı bir tavrın ortaya konulmadığının açık göstergeleri olup, bu alanda etkinlik sağlanamaması, milislerin il ve ilçe merkezlerinde halkı provoke edebilecek güce erişebilmelerine ve dağdaki eylemleri destekleme fırsatı bulmalarına olanak sağmakla askeri operasyonların başarısını olumsuz etkilemektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ Empty
MesajKonu: Geri: TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ   TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ Icon_minitimeÇarş. Şub. 18, 2009 10:42 pm

PSİKOLOJİK HAREKAT
Psikolojik harekât; hedef kitleye kendi düşüncenizi aktarmaya çalışmak ve karşı güçlerin harekâtını etkisiz hale getirmek için siyasi otoritenin belirleyeceği bir eylem planı çerçevesinde sahip olunan iç ve dış dinamiklerin topyekün kullanılmasını ifade etmektedir. Türkiye’nin terörle mücadelede ortaya koyacağı psikolojik harekât konsepti, ”çerçevesi Anayasa tarafından çizilen cumhuriyetin temel değerlerine bağlı ulusal hedef ve politikalar doğrultusunda ulusal birlik ve bütünlüğü geliştirmek ve korumak, bu değerlere bağlı ve saygılı yeni nesiller yetiştirmek, toplumda iç ve dış tehditlere karşı fikir ve inanç birliği sağlamak” şeklinde açıklanabilir. Bu çerçeveden terörle mücadeleye bakıldığında, siyasetin ortaya koyacağı psikolojik harekat, üniter yapıyı korumayı ve topluma, mevcut demokratik sistem içerisinde insanların “etnik köken ve dini mezhep” farklılıklarına bakılmaksınız temel hak ve hürriyetlerden eşit şekilde faydalandığı hissini kazandırmayı amaçlamış bir stratejiyi içermelidir. Ancak bugünkü siyasi zihniyetin ve onu destekleyen medyanın yürüttüğü psikolojik harekâtın bu amaca yönelik bir stratejiden oldukça uzak olduğu görülmektedir. Dışişleri Babacan’ın daha birkaç gün önce AP’nda yaptığı bir konuşma ile “Türkiye’de azınlıkların yanı sıra Müslüman çoğunluğun da dini inançlarını özgürce yaşayamadıklarını” ifade etmesi, bu alanda yapılabilecek en olumsuz davranış biçimi olarak değerlendirilmektedir. Çünkü siyaset tarafından gündeme taşınan temalar, ulusal ve üniter birliğe hizmet etmekten öte İsrail’in yaşama geçirdiği “etnik köken ve dini mezhep” temelinde ayrıştırma stratejisine yarar sağlayan bir psikolojik harekât şeklinde algılanmakta dolayısıyla küresel planlara dolaylı olarak hizmet etmektedir. Daha açık bir ifadeyle, TSK Türkiye’nin ulusal ve üniter birliği sağlamak amacıyla operasyonlarını sürdürürken, siyasi zihniyet ve onun yolunda yürüyenlerin teröre destek anlamına gelebilecek düzeyde ayrıştırma siyasetiyle uyumlu bir psikolojik harekat yürütmeleri ve bu eylemin “demokrasi ve insan hakları” gibi insanlığın kutsal değerleriyle çerçevelenmiş temalarla işlenmesi mücadeledeki çarpıklığın en dikkat çekici örneğini oluşturmaktadır.
DIŞ DESTEĞİN KESİLMESİ
Terörle mücadelede ifade edilen “dış destek” kavramı, Orgeneral Büyükanıt’ın ifade ettikleri şu cümlelerle anlam kazanmaktadır; “Dış destek derken yalnız maddi destek olarak ifade etmiyoruz. Hem siyasi hem maddi boyutunu etkisiz hale getirmek lazım. Bugün, PKK 3 alanda faaliyet göstermektedir. Birinci alan Kuzey Irak. Burası PKK için yaşama, eğitim ve lojistik destek alanıdır. İkinci alan, Türkiye, bu alan PKK için mücadele alanıdır. Üçüncü alan, Avrupa, burası da PKK'nın siyasi alanıdır. Dış desteğin kesilmesi derken bunların hepsini kapsayacak şekilde ifade etmenin doğru olduğu kanaatini taşıyorum.” Bu anlayış temeli üzerinde terör örgütüne sağlanan dış desteklere bakıldığında, Kuzey Irak’ın örgüt için “eylem öncesi hazırlık” yaptığı bir toparlanma alanı olarak karşımıza çıkmakta ve bu alandaki faaliyetleri ABD, İsrail ve Barzani tarafından destek görmektedir. Son hava ve kara harekâtından kaçan teröristlerin Barzani koruması altına girmiş olduğu Genelkurmay basın açıklamalarıyla ifade edilmiştir. Türk tarihine kara leke olarak geçen 21 Ekim Dağlıca baskını sonrasında TBMM’nin savaş tezkeresi elinde olmasına karşın siyasi iradenin Irak’a doğrudan eyleme geçmemesi de “teröre siyasi çözüm” yaklaşımından öte siyasetin ABD’ye bağımlılığının bir göstergesi olarak kamuoyu tarafından algılanmıştır. Avrupa’daki PKK’nın siyasi faaliyetlerini etkisiz hale getirmek konusunda siyasi iradenin AB ile geliştirdiği ilişkiler bir trajediye dönüşmüş, AP yetkilileri Türkiye ile alay edercesine kırmızı bültenle aranan bir PKK’lı terörist ile Dışişleri Bakanı Babacan’ı yan yana getirmek cüretini bile göstermiştir. AB ülkelerindeki terörist varlığı ve faaliyetleri artık medyanın günlüğüne düşmüş olup her geçen gün AB’nin resmi organlarında yer alan terörist sayısında artış kaydedilmektedir. Her gün şehit haberleriyle sarsılan Türkiye, bir yanda askeri operasyonları can pahasına sürdürürken, öte yanda PKK terör örgütünün dış desteklerinin kesilmesi konusunda ulusal bir duruş sergilemeyen görünümüyle siyasi irade mücadeleyi artık bir trajediye dönüştürmektedir.
TERÖRİSTİN UMUDUNUN KIRILMASI
Terörle mücadelede başarılı olmanın en önemli parametrelerinden birisi de “terör örgütünün başarılı olması ümidinin ortadan kaldırılması” şeklinde ifade edilmiştir. Bu ifade, adı açıkça hecelenmese de PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan DTP’nin faaliyetleriyle örneklenmiş ve ”Maalesef son yıllarda ülke içinde ve dışında ortaya çıkan bazı oluşumlar teröristlerin ümitlenmesine yol açmıştır. Bir yerde terör örgütü, 'tamam bu iş herhalde oluyor' noktasına getirilmiştir. Bu ümidin mutlaka kırılması lazım. Bu ümit kuvvetlendikçe örgütün pervasızlığı artar. Bu örgütü destekleyen organizasyonların, partilerin hatta partinin pervasız tutum ve davranışlarını hepimiz görüyor ve yaşıyoruz. Bu terörle mücadele için olabilecek en kötü atmosferdir.”sözleriyle konunun hassasiyeti dile getirilmiştir. 25 Mayıs 2008’de DTP Van il kongresinde “Kürdistan” sloganlarının atılması, Barzani’nin “Kürt Marşının” söylenmesi, İstiklal Marşı’nın okunmaması ve şehitlerimizin yerine teröristler için sözde saygı duruşunda bulunulması ve belki de en önemlisi siyasi iradenin bu pervasızlıklar ve haddini aşan cüretkarlıklar karşısında sessizliğini koruması, polisin suçüstü hükümlerini uygulamaması artık teröristin umudunun kırılmasından öte siyasetin bu tavrıyla PKK adına teröriste umut verdiğini düşünmek dahi olası hale gelmiştir.
YASAL YETKİLER,
Terörle mücadeledeki başarı ölçütlerinden biri olarak güvenlik kuvvetlerinin yasal yetkilerini işaret eden Orgeneral Büyükanıt’ın bu değerlendirmesi doğal olarak dikkatleri Terörle Mücadele Yasası üzerine çekmiştir. Türkiye’de ceza adalet sisteminin etkin ve yasaların caydırıcı olabilmesi için yargılama sürecinin de kısa olması gerekmektedir. Bu süreç, hazırlık soruşturmasını cumhuriyet savcısı adına yapan kolluk kuvvetlerinin suç işlendikten sonra kullanacağı yetkiler ve suç delillerini sağlıklı ve süratli bir şekilde toplamasıyla çok yakın bir ilişki içerisindedir. Bu çerçevede Terörle Mücadele Yasası değil kolluğa yetki veren Ceza Muhakemesi Yasası ön plana çıkmaktadır. Bu yasada yapılan son değişikliklerle, hazırlık soruşturmasında başvurulan adli kolluk yetkilerinin tamamı cumhuriyet savcısına verilmiş olup terör suçlarında “gözaltına alma ve arama yapma” gibi yaşamsal önem taşıyan yetkiler güvenlik güçlerinin elinden alınmıştır. Konuyu güncel olaylardan yola çıkarak örneklemek gerekirse güvenlik güçlerinin cumhuriyet savcısından izin almaksızın, dağdaki teröristin barındığı evde arama yapma ve bu teröristi gözaltına alma yetkisi yoktur. İdari ve jandarma teşkilat yapımızın örnek alındığı Fransa’da dahi böylesi bir yetkisizlik mevcut değildir ve bu durum terörle mücadelede güvenlik güçlerinin etkinliğini önemli ölçüde azaltmaktadır.
SONUÇ
Türkiye’de siyasi iktidar bugüne kadar terörle mücadelede ulusal bir strateji ortaya koyamamıştır. Mücadele adına yapılan uygulamalar askeri operasyonları sonuçsuz bırakmakta, “etnik köken ve dini mezhep” temelindeki farklılıkları ulusal birlik ve beraberliğinin ötesinde derinleştirmekte ve bölgesel bir güç olma arzusundaki Türkiye’nin ulusal kaynaklarını yok etme noktasına getirmektedir. Genelkurmay Başkanı tarafından dile getirilen “terörle mücadelenin başarı parametreleri” açısından duruma bakıldığında ise, terörle mücadele edilmesinden öte, terörü körükleyen bir siyasetin ulusal güçleri etkisiz hale getirmeye çalıştığını düşünmenin dahi olası bir hale geldiği görülmektedir. Ulusal niteliğini her geçen gün kaybettiği düşünülen bu siyasete karşı Türkiye’nin çıkış yolunun, ulusal güçleriyle başlatacağı ulusal harekatta bulunacağını söylemek günümüz koşullarında bir ileri görüşlülük işareti olarak varsayılmamalıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TERÖRLE MÜCADELEDE BAŞARI ÖLÇÜTLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TERÖRLE MÜCADELEDE GAZİLERİMİZ
» TERÖRLE MÜCADELEDE DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ :: İlk kategoriniz :: TERÖRLE MÜCADELE-
Buraya geçin: