MİLLİ BİRLİK HAREKETİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MİLLİ BİRLİK HAREKETİ

Korku ve baskıyla gündem saptırılarak ülkemizin gerçek sorunlarının gözardı edilmesine gözyummadan milli birlik ve beraberlik içinde vatanına, milletine, dini ve milli değerlerine, cumhuriyetine korkmadan sahip çıkmak isteyen onurlu TÜRK insanının sesidir
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Empty
MesajKonu: BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM   BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Icon_minitimePaz Şub. 22, 2009 10:30 pm

SİVİL TOPLUMUN KIRILGANLIĞI*
Betül ÇOTUKSÖKEN**
Tarihsel olarak baktığımızda, “sivil toplum” kavramının Aristoteles’ten bu yana gündemimizde yer aldığını görüyoruz. Kavramsal ayırımlar yapmanın önemini bize öğreten modernlikten (: modernite) bu yana, terimin yeni bir kavramsal alana ve yine bununla bağlantılı olarak, içinde bulunulan bir duruma işaret ettiğini, aydınlanmayla birlikte Kant’tan ve daha sonrasında da Hegel’den beri biliyoruz. Sivil toplum kavramını çağımızda dünyada ve Türkiye’de ayrıntılı bir biçimde ele alan, farklı alanlardan gelen birçok uzman var.
Sivil toplum teriminin/kavramının bağlılaşığı durumundaki terimlere/kavramlara geçmeden önce, kimi noktalara değinmekte yarar var: İnsan, temelde bir canlı varlık; biyolojik bir varlık; ancak entellektüel gücüyle, mekânıyla biyolojik varlığının ötesine, üstüne de çıkabilen bir varlık. Aristoteles’in deyimlerini yine kullanacak olursak, insan zoon olarak oikos’un (: ev) öznesi; bunun yanı sıra, politia’da (: devlet) da bir zoon politikon; toplumsal. Siyasal, kamusal yaşamın taşıyıcı öznesi durumundadır. Birincisinde tekillik, otantiklik, yerellik söz konusuyken; ikincisinde bir özerklik, evrensellik söz konusu olabilir.
Yerine göre siyasal, ekonomik, hukuksal görünümleri olan “sivil toplum” kavramının bağlılaşığı durumundaki öteki kavramları da şöyle sıralayabiliriz:
Birey, kişi, yurttaş;
Toplum, toplumsal alan;
Kamu, kamusal alan;
Geniş anlamında kamu (Sivil Toplum Kuruluşları ya da Örgütleri);
Dar anlamında kamu (Devlet);
Cumhuriyet, demokrasi, çoğulculuk.
Yukarıda da belirtildiği gibi, “sivil toplum” terimi; modernliğe, moderniteye entellektüel arkaplan olarak yaşama alanında daha büyük yer ayıran toplumlarda ve buna ek olarak kamu düzenlerinde, 18. yüzyıldan beri gündemdedir. Türkiye açısından duruma baktığımızda ise, özellikle 1980’den itibaren terimin önplana çıktığını görüyoruz. Söz konusu terim, kavram gündemimizde o denli yoğun bir biçimde yer almaya başladı ki, peşpeşe yapılan toplantılarda konu farklı alanlara mensup uzmanlarca ele alındı ve konuya ilişkin birbirinden çok farklı açıklamalar yapıldı. Yine bu bağlamda ve özellikle 1996’da İstanbul’da düzenlenen Habitat II öncesinde yoğunlaşan tartışma bağlamı, halen devam eden ve geçtiğimiz Aralık ayında 16. sı gerçekleştirilen Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumu hareketini başlattı. 2003 yılı Haziran ayında 13. sü gerçekleştirilen Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumunun temel konusunu, “sivil toplum” terimi/kavramı oluşturdu. Türkiye Felsefe Kurumunun ağırlıklı olarak düşünsel çerçevesini çizdiği bu Sempozyumda genel başlık “Düşünen Sivil Toplum: Felsefi Yaklaşımlar-Açılımlar”dı. Çok verimli geçen, felsefeden iktisada, siyaset biliminden hukuka kadar çok farklı alanlardan gelen ve aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında çalışan uzmanlardan oluşan bir grup ik gün boyunca konuyu ayrıntılı olarak ele aldılar.
Burada tüm bu tarihsel arkaplanı da dikkate alarak, sivil toplum teriminin/kavramının özgül ayırtkanlarını (: spesifik karakteristiklerini) gözler önüne sermeye çalışacağım ve aynı zamanda da günlük dilde kullandığımız terimlerin/kavramların yaşamla olan bağını, yaşama dünyamızın bu terimleri/kavramları oluşturmada bir bakıma etkin rolünü ortaya koymaya; sivil toplumu “sivil toplum” yapanın/yapanların ne/neler olduğunu göstermeye çalışacağım. Öte yandan; konu sivil toplum, sivil toplum kuruluşları olduğunda, çoğun birbirine karıştırılan ve salt retorik olarak dile getirilenlerin, kavramsal ayırımlar yapmanın ne denli uzağına düşüldüğünü de göstermeyi amaçlamaktayım.
Bilindiği gibi, birey-toplum; yurttaş-devlet birbirlerini karşılıklı olarak vareden yapılardır. Sivil toplum her dört kavramla da ilgisi olan, soyut nitelikli toplumun bir çeşit somutlaşmasını sağlayan bir oluşumdur, Birey/yurttaş-sivil toplum terimi yeni bir belirleme türü olarak, birçok şeyi açıklayacak güçtedir. Çünkü sivil toplumu yaratan ve taşıyanlar, bireyliğini koruyan yurttaşlardır. Yeniden soralım: sivil toplumu kendisi yapan gerekli ve yeterli koşullar nelerdir? Her toplumsal yapı gerçek anlamda sivil toplumu oluşturur mu? Böyle bir soru daha baştan bunun olmazlığını ima etmektedir. Çünkü toplumlar kendi yapılanışları içinde ya daha özgürlükçü bir yapı içindedirler ya da daha kapalı, tutucu, toplulukçu bir yapı içindedirler. Bu ikincisinde bir bakıma bireyin tekilliği/otantikliği tüm topluma yansıtılmak istenmektedir. Birinci toplum türünde liberal özellikler öne çıkarken,
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Empty
MesajKonu: Geri: BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM   BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Icon_minitimePaz Şub. 22, 2009 10:31 pm

ikincisinde toplluukçu, komünoter özellikler öne çıkmaktadır. Şimdi bu açıklamalardan sonra yine aynı soruyu soralım: sivil toplumun gerekli ve yeterli koşulları nelerdir? Burada sıralananların kimileri gerekli koşulları kimileri de yeterli koşulları oluşturmaktadır: Yatay ilişkilere dayalılık, örgütlülük, özgürlük, özerklik, açıklık/saydamlık (: şeffaflık), eleştirellik, işbirliği/dayanışma, paylaşım/paylaşma kültürü, diyalog kültürü, ussal tartışma kültürü, etik-hukuk birlikteliği, evrensel nitelikli bilginin üstünlüğü.
Bu terimlerin hepsi kulağa çok hoş gelebilir ve hemen diyebilirsiniz: biz bunları çok duyduk; bu çok harcıalem olan belirlemeleri ortaya koyarken sizin farkınız ne? İşte ben bir felsefeci olarak bu farkı göstermeye çalışacağım. İlkin şunu da belirtmek istiyorum: konu hiçbir şekilde bir öbek aydının tekelinde değil; konu herkesin konusu, hepimiz konuyu gündemimize alabiliriz, hatta almalıyız da. Ayrıca zaten konu, öteden beri siyaset bilimcilerin, uluslararası ilişkiler uzmanlarının, hukukçuların, iktisatçıların gündeminde. Hemen tüm kavramları yaratanların bir filozof yanı olduğu da hesaba katılırsa, filozofun burada yaptığı, bulanıklıkları gidermek, belki biraz daha ileri gidip, herkese kullandığı terimler, içselleştirdiği ve belki de sırasında hayatını feda ettiği kavramlar konusunda bir ayna tutmak. Yukarıda belirlenenleri şimdi sırayla ele alalım:
1- Yatay İlişkilere Dayalılık: Yukarıda sıralanan terimleri yansız bir tutum içinde ele alalım ya da içinde bulunduğumuz toplumun genel özelliklerine göre ele elalım. Ancak burada toplumların genel özelliği derken, siyaset bilimcilerin ve onun da ötesinde siyaset filozoflarının saptadığı terimlerden ve onların dayanağı durumundaki oluşumlardan söz edelim: Toplumların oluşumunda ve nitelenmesinde, bilinmesinde etkisi olan tutumların iki grupta ele alınması olanaklıdır; toplumların bir bölümü ve buna bağlı olarak devlet biçiminde yapılanmaları daha özgürlükçü, liberal bir yapıyı içerir; bir bölümü ise toplulukçu bir yapılanmayı içerir. Toplumlar kurumsallaşırken, bir bölümü yatay ilişkileri önemser; bunlar liberal/özgürlükçü toplumlardır; bir bölümü de dikey ilişkileri önemserler; bunlarda da itaat kültürü içinde komünoter bir oluşum söz konusudur. Yatay ilişkilere dayalılık, sivil toplumun yeterli koşullarından biridir.
2- Örgütlülük: Her toplumsal yapı, örgütü şart koşar. Her toplumda farklı örgütlenme şemaları ya da örgütlenme yolları vardır. Toplumlar kendi özel durumlarında, tekil yapılarında birbirlerinden farklı bir biçimde örgütlenirler ve kimi toplumlar tekil yapılarını, geleneksel alışkanlıklarını ortaya çıkarırlar; öteki taraftan kimi toplumsal yapılar da entellektüel birikimlerin ortaya çıkmasına fırsat verecek bir yapılanma içinde evrensel değerlerin farkına varılmasını sağlayacak biçimde örgütlenirler. İşte ilkin bu toplumlarda sivil toplum ve benzeri terimlerin/kavramların ortaya çıktığına tanık oluyoruz. Birçok düşünürün ve siyaset bilimcinin üzerinde durduğu gibi, sivil toplum, kent kültürüne dayalıdır. Yerelliğe, tekilliğe vurgu yapan toplumlar, otantik topluluklar olarak yaşamını sürdürürken,kent kültürüne dayalı toplumlar, evrenselliğe vurgu yaparak, özerk (: otonom) bir biçimde örgütlenirler. Öyleyse bu noktadan başlayarak, her toplumun örgütlü bir toplum olduğunu ve yerelliğe göre örgütlenen toplumların sivil toplum olmayacağı savını kışkırtıcı olmak adına da açıkça ortaya koymaya çalışalım. Kimi siyaset bilimcilere göre sivil toplum örgütlü toplumdur; ama tam da burada sormak gerekiyor: her toplum örgütlü olduğuna göre, örgütlenme düzleminde sivil toplumun ayırt edici özelliği nedir? Toplum itaat kültürüne, dikey ilişkilere dayalı olarak mı örgütlenmektedir; yoksa toplum yatay ilişkilere dayalı olarak mı örgütlenmektedir? Hemen savımızı ortaya koyalım: İtaat kültürüne göre örgütlenen toplumlar sivil toplum olamazlar.
3- Özgürlük: Bilindiği gibi özgürlük, sınırlarının çizilmesi belki de en zor olan terimlerden biridir. İnsan ilişkilerinde ortaya çıkar ve eğer yaşam pratiğinde karşılığını bulduğu bağlamlar çelişki yaratır ve yaşamı zorlaştırırsa, özgürlük boşsöz olmaktan öteye geçemez. Özgürlüğün sınırlarını etik ve hukuk çizer. Toplulukçu anlayışa göre oluşturulmuş toplumlarda keyfilik olarak somutlaşır ve toplumun sivilleşmesinin önündeki en büyük engeli oluşturur. Özgürlük eğer etik ve hukuk insanlararası ilişkilerde ağırlıklı yerini alırsa, sivil toplumun ayrılmaz bir parçası olur ve sivil toplumu, sivil toplum yapan en temel etken haline geliverir.
4- Özerklik: Özerklik, sivil toplum bağlamında aklın kamusal kullanımıyla birlikte giden, sorumluluk/yükümlülük, ödev kavramlarıyla ancak aydınlatılabilen ve yine bu kavramlar olmadığı zaman boşsöz olmaktan kurtarılamayan bir terimdir/kavramdır. Sivil toplumun asıl kurucu ögelerindendir ve toplulukçu anlayışa göre kurulmuş olan toplumlarda kesinlikle bulunmayan bir niteliktir ve belki de şimdiye değin sıraladığımız özgül ayırtkanlar içinde sivil toplumu oluşturan en temel ayırtkandır; sivil toplumun olmazsa olmazıdır.
5- Açıklık/Saydamlık (: Şeffaflık): Sivil toplumda en canalıcı olan nitelik budur diyebiliriz. Hesap verebilirlik, ussal gerekçelendirme ile somutlaşan açıklık, özerklikle birliktedir. Buna karşılık, toplulukçu yapılarda gizlilik egemendir. Öyleyse bir başka deyişle, gizliliğin egemen olduğu toplulukçu yapılanmaların giderek sivil toplumu oluşturmasından söz edilemez.
6- Eleştirellik: Eleştiri, “öğreti”nin kesinlemelerini daha da pekiştirmek için mi yapılmaktadır yukarıdan aşağıya doğru; yoksa aklın kamusal kullanımına dayalı olarak mı gerçekleştirilmektedir? İkincisi söz konusu olduğunda, eleştirellik sivil toplumun ayrılmaz bir parçası olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Empty
MesajKonu: Geri: BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM   BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM Icon_minitimePaz Şub. 22, 2009 10:32 pm

7- İşbirliği/Dayanışma: İşbirliği/dayanışma; özgürlük özerklik ve bilgiyle, aklın kamusal kullanımıyla birlikte gittiğinde ancak sağlıklı bir işbirliğinden/dayanışmadan söz edilebilir. Sivil toplumda işbirliği, sivil toplum kuruluşlarıyla ancak somutlaşabilir.
8- Paylaşım/Paylaşma Kültürü: Sivil toplumun en küçük somut taşıyıcısı olan birey-yurttaşlar yatay ilişkilere dayalı paylaşma kültürü içinde yaşamlarını sürdürürler. Özellikle bilgiye dayalı paylaşım burada söz konusudur.
9- Diyalog Kültürü: Şiddeti dışlayan diyalog kültürü, sivil toplumun ayrılmaz bir parçasıdır.
19- Ussal Tartışma, İletişim Kurma Kültürü: Bir öncekiyle bağlantısı içinde aklın kamusal kullanımıyla birlikte giden bir iletişim-tartışma kültürü, sivil toplumun temel ayırtkanlarından biridir.
11- Etik-Hukuk Birlikteliği: Toplum ilksel yapısıyla sadece bir ahlaklılık ortamıdır. Sivil topluma doğru evrildikçe, etik boyut ve ardından hukuk boyutu ortaya çıkar. Sivil toplum öncekilerle bağlantılı olarak etik çerçeveyi davranışlarla değerler arasındaki ilişkinin kurulmasında bir zemin, bir temel olarak alır. Etik değerler sivil toplumda öncelenir; itaate dayalı toplulukçu oluşumlarda ise törel yapılar öne çıkar; çok sayıda yasalar türetilir, ancak hukukun üstünlüğü yerini keyfiliğe kolaylıkla bırakabilir. Böyle bir ortamda da tanınamayan/tanınmayan, korunamayan/korunmayan, geliştirilemeyen/geliştirilmeyen insan haklarından başka bir şey değildir.
12- Bilginin Üstünlüğü: En sonuncu öge olarak burada bilginin üstünlüğünü ele alabiliriz. Aydınlanmayı amaçlayan ve/veya aydınlanmış yurttaşlardan oluşan sivil toplumda, kitle iletişim araçları, enformasyon yerine bilgi bağlamını öne çıkarmaya çalışır. Özellikle sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, bilgiye olan güven daha üst boyutta öne çıkarılır.
Tekrar üzerinde duralım: bu on iki ayırtkanın, niteliğin hem toplulukçu özelliklere dayalı sözde sivil toplumu, hem de asıl anlamında sivil toplumu taşıdığından söz edilebilir. Ancak sivil toplumun asıl belirleyici nitelikleri şunlardır: Yatay iliştkilere dayalılık, özgürlük, özerklik, açıklık/saydamlık (: şeffaflık), eleştirellik, diyalog kültürü, ussal tartışma ve iletişim kurma kültürü, etik-hukuk birlikteliği, bilginin üstünlüğü.
Sivil toplum-devlet (dar anlamında kamu) ilişkisine gelince, sivil toplum-devlet ilişkisi bir diyalog kültürü temelinde sivil toplum kuruluşları aracılığıyla oluşturulabilir. Sivil toplum kuruluşları, sivil toplumla devlet arasındaki ilişkilerde aracı ortamlardır.
Yinelemekte yarar var: buradaki temel sav, itaat kültürüne dayalı toplulukçu yapılar sivil toplum oluşturmazlar; yukarıda sıralanan ögeler birbirleriyle aralarında bir örgü, bir doku oluştururlar ve bu örgünün, dokunun kurucu ögelerinden biri eksildiği zaman, sivil toplum “kendisi” olmaktan çıkar; bu da başlığımızda yer aldığı gibi, sivil toplumun kırılganlığını imler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİREY-TOPLUM,YURTTAŞ-DEVLET=SİVİL TOPLUM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SİVİL TOPLUM VE BİREY-DEVLET İLİŞKİSİ
» SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI TARİHİ
» YEREL YÖNETİMLERDE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ETKİSİ
» TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ-POLİTİK MÜHENDİSLİK
» İDEAL TOPLUM NEDİR VE NASIL OLMALIDIR?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ :: İlk kategoriniz :: TOPLUM-
Buraya geçin: