Mustafa Kemal ATATÜRK'ün, bundan 90 yıl önce çizdiği yön ve sunduğu kurtuluş reçetesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığının devamının biricik dayanağı olarak önümüzde yükselmektedir.
Dünyaya şekil verme kudreti ve yetkisini elinde bulundurduğuna inanan güçler, "bundan sonra Dünya haritasında 3000-4000 devlet olmalı!!!" fikirlerini çekinmeden beyan edebilmekte, ancak bunu yaparken kendi ülkelerinin birleşik bir devasa harita ile yola devamında hiçbir terslik görmemekteler.
Türkiye ve çevre ülkeler için de, böyle bir düşüncenin sonucunu yansıtacak haritaları rahatlıkla çizip, NATO resmi toplantılarında, hem de bizim subaylarımızın önünde reklam edebilme pervasızlığını gösterebilmektedirler.
Daha da ileri giderek, bizatihi ABD Dışişleri bakanı sıfatıyla görevli birisi, bölgede 20 küsur ülkenin haritası, BOP projesi kapsamında değiştirilecektir diyebilmektedir.
Bizim görevli başbakan sıfatıyla mağrur kişi ise, ABD'nin BOP projesinde kendisine eşbaşkanlık görevi verildiğini gururlana gururlana meydanlarda deklare edebilmektedir. Bu projenin nasıl bir Türkiye öngördüğünü bimeyecek kadar cahil veya bilip de, arkasındaki gücün yenilmezliğinden ve Türkiye'deki etkisinden emin bir ruh haliyle bunu yapabilmiştir. ABD, bu proje üstünde daha yedirilebilir bir tadilat yaptığında ise, eşbaşkanlık görevinin ve bu projenin hatasından ve gereksizliğinden, utanmadan bahsedebilmektedir.
Çünkü, ABD'nin önceki planlarında "BOP projesi" olarak adalnadırdığı ve agresif görünümlü plan, şimdilerde "Yeni Osmanlı Sistemi" adı altında daha bir yutturulabilir şekilde Türkiye ve çevre ülkelere sunulmaktadır.
Eh artık, şahin görüşlü Bush gidip, sözüm ona güvercin görünümlü Obama getirilince, böyle bir yedirilebilir ama aslında öncekinin birbaşka versiyonu plan yürürlüğe konulabilmiştir.
Türkiye ise bu planın gereğini, sözümona Davos çıkışı (danışıklı bir kurgu; başrollerde; Türkiye-İsrail, yardımcı başrol Filistin örgütleri, yapım-yönetim ve kurgu ABD) ve Aden Körfezine sözümona korsanlarla çarpışmak üzere kuvvet göndererek ve tabii ki üst kademelerin "proaktif" siyaset izlenecektir yutturmacasıyla yapmakta ve hızla balıklama bu tuzağa düşmüş bulunmaktadır.
Bu arada yeri gelmişken, Aden'de kaçırılan elli yüzbin tonluk, yüz ikiyüz metrelik gemilerdir ve deniz gibi açık alandadır. Yani bir otomobil değildir ki üstü çadır bezi ile örtülüp saklansın. Ayrıca belirtelim ki, Rusya resmi açıklama ile, ABD'ye şu teklifi yapmıştır: "Korsanların, içerideki üslerini tesbit ettik. ....... Kasabası'nda bulunmaktadırlar. Buraya beraber bir operasyon yapabiliriz." Sizce ABD'nin yanıtı ne oldu: "HAYIR". Gerisini söylemeye gerek yok, bu yeter sanırım.
Eğer Türkiye bu yeni projeyi yerse (ki maalesef yedi, ama bakalım ne kadar yol alınacak, zarardan dönme meselesi...) maalesef sonunda, ABD haritası gerçekleşmiş olacak ve Türkiye'de Ulusal-Kemalist sistem de sona ermiş olacak.
Veya Türk Milleti; aynı, Sevr'i parçalayıp yüzlerine çarptığı gibi bunu da yırtıp atacak kudreti ve cesareti kendinde bulacak ve bu ise ancak ve ancak, katışıksız bir KEMALİST fikriyat etrafında ve temelinde şekillenecektir.
O halde, Türkiye ve Türk Milleti için hep beraber, bu son ve tek KURTULUŞ REÇETEMİZ olan ULUSAL-KEMALİST fikriyata dört elle sarılalım ve Türklüğün onurunun bir kez daha göklere çıkaralım...