İçimden bir his, bu hareketin gelecekte, Türkiye'nin kaderi üstünde etkili olabilecek bir konuma yükseleceğinin izlerini taşımakta.
Türkiye ve Türk Milleti 70 yıldır, büyük bir hasretin acısını yüreğinde gün ve gün daha fazla hissettiği bir konumla karşılaştı.
Nedir bu hasret?
Kemalist yönetim tarzının ve karakterinin yaşandığı bir devirden uzaklaşmış olmanın ve bu uzaklaşmanın getirdiği zararlı ve yıkıcı etkilerin acısıyla hissedilen bir özlemdi bu...
Bu uzaklaşma; gün geldi "ortanın solu" söylemi ile bir mesafe katetti, gün geldi "sosyal demokrasi" söylemiyle bir dümen daha kırdı, gün geldi "AB (Avrupa Birliği) veya adına Kopenhag kriterleri" diyebileceğimiz bir rota sapması ile artık çığrından çıktı...
Yanlış ve hatalar dizisi ise her zaman, ilk sapmadan çok daha uzak mesafelere kadar gidebilecek bir zihniyetin kapısının aralanmasıyla vuku bulmaktadır.
İlk başta zararsız ve kabul edilebilir gibi görünen ilk sapmalar, gün geldi, bölücü sözcülerini meclise taşımanın yolunu açtı, gün geldi arap-islam anlayışının ABD siyaseti doğrultusunda toplumda egemen kılınmasının önündeki barikata bir çentik attı, gün geldi AB veya başka dış mihraklı güçlerin buradaki ispiyoncusu vazifesine soyundu, gün geldi...
Evet gün geldi, artık onu diğer hasım yapılanmalardan ayırdedemeyeceğimiz bir kimliğe büründü ve aslında bunun hakkını da verdi. Çünkü artık o, Kemalizm devrinin mirasçısı filan değil, Kemalist uyanışın ve direncin önündeki bir izolasyon görevini icra eden, bu fikriyatın her kımıldanışında ve kendisini ispat etme girişiminde, içine düşürülecek ve sonra üstü kapatılacak bir kuyu işlevinden fazlası olmamaya başladı.
Yani, Kemalist Dalga için tasarlanmış, bir gaz alma aracıydı milletin elinde kalan...
Bunu da, yerine göre yeterli görmeyen dış güçler, ipleri kendi ellerinde ama toplumun hafızasına iyi ve yoğun reklamla kazınmış profiller sundular ve bir müddet de bunlarla zaman ve enerji kaybedildi.
Ama artık, kendi kaderimizi kendi elimize almanın tam zamanı gelmiştir. İşte bu derin heyecan ve inançla bu yeni hareketi selamlıyor ve yolumuzun açık olmasını diliyorum.
Önemli olan içimizde hissettiğimiz ve kendimizi görmek istediğimiz konuma olan inancımızdır.
Ben, kendimi ulusalcı-Kemalist bir fikriyatın usanmaz ve yılmaz bir takipçisi olarak hissediyorum.
Günlerin getirdiği belalardan da, Türkiye'yi, ancak ve ancak katışıksız bir Kemalist ideolojinin çıkarabileceğine inanıyorum.
Başlamak bitirmenin yarısı derler ve birşeyi kırk kere söylersen gerçekleşir diye de bir genel deyim vardır.
O halde, doğruları ve yalnızca doğruları, kim ne der, o nasıl düşünür, şu kaçar mı diye komplekslere ve yanlış düşüncelere kapılmadan, hep beraber haykıralım.
Yaşasın, Tam Bağımsız Kemalist Türkiye...