İşte Zübeyde Hanım'ın kayıp mezar taşı
"Zübeyde Hanım, tarihin kaydettiği en büyük anaların biri ve hakikatte o anaların en büyüğüdür... O kendinden doğan "dehâ"yı -babasız kalmasına rağmen- canlı ve heyecanlı tutmayı, kuvvetlendirmeyi ve kemale erdirdikten sonra yüce bir armağan olarak milletine vermeyi başaran ulu bir kadındır. Türk kadınlarının yüz suyudur."
Benzerini binlerce defa duyduğunuz klişelerden biri daha.
Nutuk atmaya gelince birisine 'en büyük' demek iyidir hoştur da, o "en büyük"e layık olduğu muameleyi neden göstermediğiniz daha önemli değil midir?
Geçen hafta Zübeyde Hanım'ın vasiyetini gündeme getirmiş ve ona neden sahip çıkılmadığını sormuştum. Tabii hakaretler, zaten kim olduğum belliymişler, hangi gazetede yazıyormuşumlar hiç gecikir mi?
Daha ne yapalım, nasıl ikna edelim bu nazlı zevatı? Altına Zübeyde Hanım'ın bizzat mührünü bastığı vasiyetnamenin Osmanlıcasını yayınlıyorsunuz, sanki tek satırını okuyabilmişler gibi "Bunun kaynağı ne?" diye hesap soruyorlar. Kaynağını verince itirazlar eksilecek sanmayın. Ona da evlere şenlik bir kulp takacaklarından adım kadar eminim.
İstediniz, o zaman buyurun kaynak: Vasiyetname ilkin ******'ün anne tarafından akrabası olan Cemal Bolayır'ın arşivinden alınıp 10 ciltlik Kemal Zeki Gençosman ve Niyazi Ahmet Banoğlu'nun birlikte hazırladıkları "****** Ansiklopedisi"nde (May Yayınları, 1971), son olarak Cemil Sönmez'in ****** Araştırma Merkezi gibi resmî bir kurum tarafından "******'ün Annesi Zübeyde Hanım" (2007) adlı derlemesinde basılmıştır.