MİLLİ BİRLİK HAREKETİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MİLLİ BİRLİK HAREKETİ

Korku ve baskıyla gündem saptırılarak ülkemizin gerçek sorunlarının gözardı edilmesine gözyummadan milli birlik ve beraberlik içinde vatanına, milletine, dini ve milli değerlerine, cumhuriyetine korkmadan sahip çıkmak isteyen onurlu TÜRK insanının sesidir
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI Empty
MesajKonu: YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI   YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 14, 2009 11:35 pm

KÜRESELLEŞME: MERKEZİN DİRENMESİ YERELİN GÜÇLENMESİ Mİ?

İsmail BAŞARAN

Süleyman Demirel Üniversitesi,

İİBF. Kamu Yönetimi Böl. Öğr. Gör.





Küreselleşmenin arkasındaki ona yön veren düşünce, serbest piyasa kapitalizmidir. Küreselleşme serbest piyasa ekonomisinin hemen tüm dünyaya yayılmasın sürecidir. Küreselleşmenin tüm dünyaya getirdiği bir çok kendine özgü kurallar vardır. Bunlar arasında; ülkelerin içe kapalılıktan kurtulup dışa açılması, özelleştirme ve iç ve dış ekonomik ve sosyal dengelerin değişmesiyle merkezi yönetimlerin denetiminin azalması böylece merkezin güç kaybetmesi göze en çok çarpanlardandır.







GİRİŞ

Küresel süreçte yerelleşmeyle gündeme gelen asıl sorun, merkezi yönetimlerin görev ve yetkilerinin tümünü yerel yönetimlere bırakması değildir. Ancak alacağı yeni konum, görev ve etkinliğindeki hızlı değişim, merkezi yönetimlerin geleceğinin nasıl olacağı konusundaki tartışmaları artırmaktadır. Dünya çapında küresel aktörlerin çoğalıp çeşitlenmesi, bu aktörlerin artan bir şekilde merkezi yönetimlerin egemenlik alanlarına müdahale etmesi merkezin rolünü zayıflatmıştır. Küresel etkileşim süreci içinde giderek artan ekonomik ve kültürel bağlar, ulus-devlet yapısı içindeki hükümetlerin gücünü ve etkinliğini azaltmakta, hükümetler; ekonomik nesnelerin, teknolojik yeniliklerin, bilgi, haber ve fikirlerin akışını kontrol etmekte güçlük çekmekte ve bu çerçevede başvurulan iç politika tedbirleri etkinliğini kaybetmektedir.

Ulus-devletler küreselleşme ve yerelleşmenin baskısı karşısında kendi geleneksel konumlarını gözden geçirmek durumunda kalmışlardır. Ulus-devletler açısından bakıldığında; eski konumlarına göre gerilemenin kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu durumda ulus-devletlerin izledikleri politikalar ya geleneksel yapılarını koruyarak yeni küresel düzene karşı direneceklerdir ya da yeni düzene uyum sağlayacak şekilde yapılarını gözden geçirerek yoluna devam etmek şeklinde olacaktır. Bu da ancak merkezi yönetimlerin bir çok alanda görev ve yetkilerini ya daha alt birimlere aktarmasıyla, ya da alt birimlerin faaliyet alanlarının genişletilmesiyle mümkün görülmektedir. Burada öne çıkan sorun yerel özerkliğin sadece idari ve hizmet bakımından sınırlı kalıp kalmayacağıdır. Çünkü yerel özerkliğin bir adım ilersindeki siyasi istekler özellikle ulus devletlerin egemenlik alanlarına bir müdahale olarak görülmektedir. Merkezi yönetimlerin geleneksel yetkilerinin yerel yönetim kuruluşlarına aktarılması ve aktarılan yetkilerin sınırları ne olacağı tartışma konusudur. Bu açıdan bakıldığında aklımıza gelen soru şu olmaktadır: Küreselleşme süreci merkezi hükümetlerin gerilediği, yerel olanın ise güçlendiği bir süreç olarak mı devam edecektir?

1.Küreselleşme Kavramının Tanımı

Son yıllardaki hızlı değişmelere bakıldığında eski dönemlere göre çok farklı olan yeni bir döneme adım attığımızı göstermektedir. Bu değişimin hızı ve etki altına aldığı alanlar giderek artmaktadır. 1945 ile 1989 tarihleri arasında gerçekleşen Soğuk Savaşın bitmesiyle, uluslararası yapısal eğilimin ve dünya düzeninin geleceği konusunda tartışma ve düşünmeye yönelik ilgi tüm dünyayı sarmıştır. Bu hızlı değişimle birlikte içinde yaşadığımız zamanı sorgulama ve geleceği anlamaya çalışma açısından gündeme gelen kavramlardan en önemlisi ve en çok tartışılanı küreselleşmedir. Ulusal kültürlerin, ekonomilerin ve sınırların ortadan kalkmaya yüz tuttuğu, siyasal kutuplaşmaların kalktığı, hemen her alanda liberal eğilimlerin güç kazandığı, teknolojinin akıl almaz bir hızla geliştiği ve toplumsal hayatın büyük bir kısmının küresel süreçler tarafından belirlendiği bir çağın içersindeyiz Küreselleşmenin getirdiği kuvvetli değişim rüzgarları dünyanın her köşesinde her gün artan bir hızla esmeye devam etmektedir. Dünya sürekli bir değişim içinde bulunmasına karşın; bu değişimin meydana getirdiği sonuçlar beraberinde son derece eşitsizliği de getirmektedir.

Küreselleşmenin arkasındaki ona yön veren düşünce, serbest piyasa kapitalizmidir. Küreselleşme serbest piyasa ekonomisinin hemen tüm dünyaya yayılmasın sürecidir. Küreselleşmenin tüm dünyaya getirdiği bir çok kendine özgü kurallar vardır. Bunlar arasında; ülkelerin içe kapalılıktan kurtulup dışa açılması, özelleştirme ve iç ve dış ekonomik ve sosyal dengelerin değişmesiyle merkezi yönetimlerin denetiminin azalması böylece merkezin güç kaybetmesi göze en çok çarpanlardandır. Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında ve hızlı bir şekilde tüm dünyayı etkilemesinde teknolojideki gelişmeler, bilgi ekonomisinin öne çıkması, dünyada yaşanan yeni liberal politikaların yükselişi, çok uluslu sermayenin tüm dünyaya yayılışı etkili olmuştur. Bu gelişme, uluslar ve toplumlar arasındaki karşılıklı ilişkilerin ve etkileşimlerin yoğunlaşmasına ve hızlanmasına yol açarak, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda birçok ortak değer, standart ve uygulamanın devletlerin sınırlarını aşarak dünya çapında yayılması sonucunu doğurmaktadır. Ulusal hükümetler küreselleşmeyle birlikte geleneksel ekonomik kontrol mekanizmalarını kaybetmektedirler. Küreselleşme sürecinde demokratikleşme, çok kültürlülük, hukukun üstünlüğü, çevresel sürdürülebilirlik, terörizm ve organize suçlarla mücadele, ekonomik ve sosyal insan hakları ve liberalleşme gibi değerler de öne çıkmaktadır. Bütün bu gelişmeler bir taraftan da ulus devletle ilişkili ulusal ekonomi, ulusal siyaset, ulusal kültür kavramını tartışılır hale getirmektedir.

Farklı bakış açılarından yapılan tanımlarla şüphesiz çok farklı küreselleşme tanımlarına rastlamaktayız. Küreselleşme kavramı dünya çapında ulusal kimliklerin, ekonomilerin ve sınırların çözüldüğü, sosyal hayatın küresel süreçten etkilendiği ve daha bağımlı hale geldiği, dünyanın ekonomik bütünleşmeye gittiği , toplumların daha çok benzeşmeye başladığı, tek bir küresel kültürün ortaya çıkmasını veya toplulukların kendi kimliklerini ve özgünlüklerini ifade etme ve tanımlama, dünyanın daralması, küçülmesi, ulusal olan her şeyin anlamını yitirmesi ve dünyanın tek bir mekan olarak algılanması süreci olarak da tanımlanabilir. Bunların ötesinde küreselleşme, sosyo-ekonomik olaylarda coğrafi engellerin ve sınırların önemini yitirerek dünyayı daha küçük bir yer haline getiriyor. İnsanların dünyada oluşan küresel sorunlar konusunda bilinçlenmesi, bölgeler arası ilişkinin yoğunlaşması, bölgeler arası güç dengesinin değişmesi de küreselleşmeyle gündeme gelen gelişmeler arasındandır

Küreselleşme insan örgütlenmesinin dünya çapında, çok uzak toplulukların birbirleriyle temas edebilmesini sağlayan, iktidar ilişkilerinin dünyanın belli başlı bölge ve kıtalarına doğru genişleyebilmesine yol açan bir dönüşüme işaret etmektedir. Uluslararası şirketler ekonomik anlamda küreselleşmeyi dünyanın dört bucağına taşıyan aktörler olmaktadırlar. Kürselleşme dünyayı yeniden yapılandırma isteğinin ve buna bağlı faaliyetinin tarihsel bir sonucudur. Bu nedenle küreselleşme tarihsel süreçte kendini açığa çıkaran sosyal, kültürel, ekonomik ve düşünsel süreçten bağımsız olarak düşünülemez.

Bazılarına göre dünya tarihinde içinde yaşadığımız küreselleşme sürecine benzer dünyanın birçok kesiminin birbiriyle etkilendiği bir çok küreselleşme süreçleri görülmüştür. Mısır, Helen ve Roma küreselleşmelerini buna örnek gösterilebilir. Fakat bugünkü anlamıyla küreselleşme bunlardan farklı olup; tamamen batılı değerler üzerine oturmaktadır. 1990’larda Sovyet komünizminin çökmesi üzerine Batının ideolojik olarak rakibinin kalmaması küreselleşmenin itici gücünü teşkil etmiştir. Bu dönemde hükümetler ulusal ekonomilerini liberalleştirme ve mevcut ekonomik düzenlerini değiştirme yoluna gitmişlerdir. Uzun yıllardan beri hakimiyetini devam ettiren planlı/devletçi sistem yerini demokrasi ve piyasa ekonomisine dayalı bir sisteme bırakmıştır. Böylece yıkılan sadece Berlin Duvarı olmadı; onunla birlikte küreselleşmenin önündeki engellerlerde yıkılmıştı.

2.Yerel Yönetim ve Yerelleşme

Devletlerin oluşumundaki temel etkenlerden birisi ekonomik gereksinimlerdir. M.Ö. 1000’li yıllardan itibaren kentler ticaret merkezleri haline gelmeye başlamıştı. Bu gelişme bir yandan refah artışına diğer yandan para ekonomisiyle birlikte sermaye sınıfının gelişimine yol açmış ve bir düzen arayışı içine girilmişti. Kentlerdeki ekonomik gelişmeye paralel olarak, kentlilerin de bağımsız yönetim kurma çalışmaları ortaya çıkmıştı. Daha sonra imparatorluk düzeninden ulusal devlet düzenine geçişte kentler; kendi istekleriyle ulusal bir devletin koruyuculuğuna sığınmışlardır. Bu süreçte yerel yönetimlerin ve kent devletlerinin bazı yetkileri ulus-devlete aktarılarak merkezi otoritenin oluşumu sağlanmıştır. Batı ülkelerinde bu dönemde yerel kültürlerin bağdaşarak ulusal üst kültürleri ve kimlikleri oluşturdukları görülmektedir. Batı dışındaki sanayileşmemiş toplumlar da sanayileşmiş ülkelerin baskı ve yıkımlarından kurtulmak için ulus-devleti bir yönetim modeli olarak kabul edip benimsemişlerdir. Böylece dünya haritası bir ulus-devletler haritası haline gelmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrası 50 olan devlet sayısı günümüzde 200’ü aşmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
serdar33
forum assubayı
forum assubayı



Mesaj Sayısı : 199
Kayıt tarihi : 13/02/09

YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI Empty
MesajKonu: Geri: YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI   YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI Icon_minitimeC.tesi Şub. 14, 2009 11:36 pm

Ulus-devletlerin konumundaki değişiklikler küreselleşmeyle birlikte başlamış değildir. Fakat bu dönemde ulus-devletlerin eskiden beri kullandığı bir çok yetkinin kendisinin dışında bazı birimlerce kullanıldığı veya kullanılmak istendiği görülmektedir. Ulus-devletlerin yetkilerini kullanan birimler de aynı şekilde küreselleşmeyle ortaya çıkan birimler olmasalar da; bunların fonksiyonlarının bu süreçte arttığı görülmektedir. Ulusal ölçekte çatışan ve çoğu zaman yarışan yönetim araçlarının oluşturduğu karmaşık bir sistemde tek seviye olan merkezi politikalar, daha fazla çok merkezli yerelin de etkin birer aktör olduğu karmaşık bir duruma gelmektedir. Ulus-devletlerin bazı yetkilerini yerel yönetim kuruluşları ve bunların içindeki yerel etnik guruplar kullanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında küreselleşme sürecinde yerelleşmeye ve yerel yönetim kuruluşlarını görev ve sorumluluk alanlarının artmasına çok olumlu ve olumsuz bakan görüşler vardır. Yerelleşmeyi demokrasinin bir gereği olarak katılımcılığın, çoğulculuğun, yerelliğin, şeffaflığın ve siyasetin tabana yayılması biçiminde görenler olduğu gibi, küresel sermaye güçlerince ulus-devleti zayıflatmak için yerelleşmenin bir araç olduğunu savunan görüşler de vardır. Merkezi hükümetin altındaki yönetimler, faaliyetlerinin gittikçe ulusal sınırların dışına taşmasıyla ve uluslarüstü kurumların yaratılmasıyla, ulus-devletin tekelinde olan kendileri ile ilgili işlerdeki yetkilerini kullanmaya başlamışlardır.

Küresel sermaye serbest bir şekilde hareket etmek, karını yükseltmek ve kendi güvenliği için sınırları içersinde kural koyma egemenliğine sahip ulus devletleri kendine engel görmektedir. Bu nedenle küresel sermaye ulus-devletlerin yerine karşısında daha alt bir birim ve daha güçsüz bir muhatap olarak yerel yönetimleri görmek istemektedir. Küresel sermaye kendi çıkarlarıyla ilgili yapılacak pazarlıklarda karşısında ulus-devlet yerine yerel birimlerin olmasını tercih etmektedir. Bir yandan uluslarüstü kimlikler oluşurken ulusal kimlikler aşındırılmakta, diğer yandan alt kültür kimlikleri ulusal kültürün önüne geçirilmektedir. Dünya çapında azınlıkları korumaya yönelik politikalara bu açıdan bakıldığında yerelleşme adına ulus-devletler bünyesinde azınlık haklarının körüklenmesi, ulus devletleri zayıflatma siyasetinin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. 1990’lı yıllarda demokrasinin de diğer öğeler yanında ulus-devleti parçalayıcı süreçlere katılması, etnik-dini kimliklerin bölgesel özerkli taleplerin çok zaman şiddet eylemleriyle karışık ortaya çıkması, bölgeselleşme süreçleriyle at başı gitmektedir. Yerel kimlik arayışları, merkezi hükümetlerin yetki ve görevlerinin zayıflaması ve yerel politikaların gelişmesi gibi nedenlerle küreselleşme sürecindeki gelişmeler ulus-devletin konumunu değiştirmektedir.

Ulus-devletin zayıflaması ve güçsüzleşmesi karşısında verilen iki tür tepkiden söz edilebilir. Ulus-devletin hem üstüne çıkılmakta hem de yerel birimlerce altı oyulmaktadır. Ulusal ekonomi ve kültürlerin hakim olduğu bir dönemde ulus-devletlerin karşısındaki yeni dönemin iki yüzü olarak küreselleşme ve yerelleşme çıkmaktadır. Küreselleşme sürecinde görülen ulusal devletin küçültülmesindeki en etkili araçlardan birinin ulusal sınırlar içersindeki yerel ve özerk yapılanmaların uluslarüstü kuruluşlara eklemlenmeye götürülmesidir. Küreselleşmenin yerel yönetimlere yansıması, yerel yönetimlerin ulus-devletleri by-pass ederek uluslarüstü organizasyonlara eklemlenmesi sürecinin ortaya çıktığı söylenebilir. Bu süreçte yerel yönetimler sadece ulusal sınırlar içersinde organizasyonlarla değil, uluslararası yerel yönetim organizasyonlarıyla yakın bir işbirliği içersine girmektedir. Küreselleşme toplumun ulus-devletle özdeşleşmesini daha sorunlu bir sürece sokarken, ulusal ve yerel arasındaki mevcut bağlantıları eskisinden çok daha fazla ciddiye almaya zorlamaktadır. Zaman zaman yerel çıkarların ulusal çıkarların önüne geçip, ulusal çıkarlarla bir çatışma içersine girdiği görülmektedir.

Merkezi yönetimler sahip oldukları geleneksel egemenliklerinin büyük bir kısmını kaybettikleri gibi başkentlerdeki politikacıların da olayları etkileme yetenekleri her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Merkezi yönetimler ve onların yöneticileri toplumlarında saygınlıklarını yitirmelerinin yanında, elindeki yetkileri giderek azaldıklarından ve merkez/yerel çıkar çatışmalarından kaynaklanan nedenlerle söyledikleri de eskisi gibi vatandaşları tarafından önemsenmemektedir. Ekonomik ve sosyal bakımdan tam gelişmemiş ülkeler açısından küreselleşme sürecine bakıldığında, yerelleşme adına göze çarpan durumun merkezi yönetimler için hiç de iç açıcı olmadığı görülmektedir. Bu devletler küreselleşme sürecinde piyasa güçlerinden başka, vatandaşlarının ve onların yerel, dini, bölgesel ve küresel çevrelerdeki kurum ve hareketlerin, demokrasi mücadelesi nedeniyle; merkezi düzeydeki bir çok kontrol ve karar alma mekanizmalarını kaybetmektedirler.

SONUÇ

Küreselleşme, ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde; ekonomik, siyasal ve sosyal yapının sınırlar ötesi bir hareketlilikle tüm ülkelerin birbirlerini etkileme sürecidir. Bu süreçte sınırların ve ulusal kimliklerin çözüldüğü, sosyal yaşamın daha bağımlı hale geldiği, dünyanın ekonomik bütünleşmeye gittiği, toplumların benzeşmeye başladığı ve küresel kültürün ortaya çıkmasına karşın aynı zamanda yerelliğin daha çok ifade edilip tanımlandığı görülmektedir. Bir başka bakışla küreselleşme; dünyanın küçülmesi, ulusallığın anlamını yitirmesi, dünyanın tek bir mekan olarak algılanıp, uluslararası sermayenin dünyayı ele geçirme süreci olarak da tanımlanabilir. Küreselleşme, sınırlar üstü bir etkiye sahip olduğundan; egemenlik alanı coğrafi sınırlara bağlı olan ulus-devletler açısından görevlerinin tanımlanması açısından yeni bir durum ortaya koymaktadır. Küresel aktörlerin çoğalıp çeşitlenmesi, ulus-devletlerin egemenlik alanına girmesine ortam hazırlamış ve merkezi hükümetlerin rollerini zayıflatmıştır. Bu süreçteki gelişmeler merkezi yönetimler eski konumlarını devam ettirmelerini zora sokmaktadır.

Ulus-devletler, bir yandan bütünleşmeye doğru giden uluslararası oluşumlarla, küresel değerler kazanırken; diğer yandan yerel faktörlerle ellerindeki bir takım yetkilerinin alındığı bir sürecin içersinde bulunmaktadır. Ulus-devletler elindeki bazı yetkileri ve karar alma süreçlerini ülkede var olan bölgesel/yerel yönetimlerle paylaşmak zorunda kalmışlardır. Ulus-devletlerin yürütecekleri politikalar sadece ülke başkentlerinde alınan kararlar doğrultusunda olduğu geleneksel yönetim politikaları yerini; içinde merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektörün ve vatandaşlarının bulunduğu çok aktörlü bir süreci beraberinde getirmiştir.



KAYNAKÇA

AKTAN Coşkun Can; “Küreselleşmenin Tarihsel Gelişimi”,

http://www.canaktan.org/yeni-trendler/küresellesme/tarihsel.htm, 24-3-2006.

BOZKURT Veysel, Küreselleşmenin İnsani Yüzü, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000.

EROĞUL Cem, “Ulus Devlet ve Küreselleşme”, Emperyalizmin Yeni Masalı

Küreselleşme”, Güldikeni Yayınları, 4.Baskı, Ankara, 1999.

FALK Richard, Yırtıcı Küreselleşme, Çev. Ali Aksu, Küre Yayınları, İstanbul, 2001.

FRIEDMAN Thomas,Küreselleşmenin Geleceği, Çev. Elif SAYAR, Boyner

Holding Yayınları, İstanbul; 2000.

GIDDENS Antony, Elimizden Kaçıp Giden Dünya, Çeviri Osman AKINHAY, Alfa

Basın Yayım, İstanbul, 1999.

HALL Stuart, “Yerel ve Kültürel: Küreselleşme ve Etniklik”, Kültür Küreselleşme

ve Dünya Sistemi, Der.: Anthony D. King, Çev. Gülcan Seçkin, Ümit Hüsrev Yolsal, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998.

IŞIKLI Alpaslan, Konferans”, Yerel Yönetimler ve Küreselleşme, Türk Belediyeler

Birliği Derneği-Konrad Adenauer Vakfı Yayını,Ankara, 2001.

KARAMAN Zerrin Toprak, Kent Yönetimi ve Politikası, Anadolu Matbaacılık, 4.

Baskı, İzmir, 1998.

KARAMAN Zerrin Toprak, “Küreselleşmede Yönetimin Etkisi”, Türk İdare

DergisiYıl67, Sayı 409, Aralık-1995, Ankara.

KEYMAN E. Fuat, Küreselleşme, Devlet, Kimlik/Farklılık: Uluslar arası İlişkiler

Kuramını Yeniden Düşünmek, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000.

THUROW Lester C., Kapitalizmin Geleceği, Çevirenler Serpil DEMİRTAŞ ve Nebil

İLSEVEN, Sabah Kitapları, İstanbul, 1997.

TUTAR, Hasan Küreselleşme Sürecinde İşletme Yönetimi, Hayat Yayıncılık,

İstanbul, 2000.

GIDDENS, a.g.e., s.21.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YEREL YÖNETİMİN GÜÇLENMESİ,MERKEZİN ZAYIFLATILMASI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» YEREL KALKINMADA BELEDİYELERİN YEREL MİSYONU
» YEREL KALKINMA YEREL YOKSULLUK OLMAMALI
» YEREL YÖNETİMLERİN YEREL KALKINMA DA GÖREVİ
» YEREL DEMOKRASİ VE YEREL KALKINMA
» YEREL YÖNETİMLERDE YEREL KALKINMA

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ :: İlk kategoriniz :: KENTSEL YAŞAM-YEREL YÖNETİMLER-
Buraya geçin: