Kent, sadece fiziki yapılardan teşekkül eden bir mekân değildir. Kentler, üzerinde yaşadığımız, geleceğimizi bina ettiğimiz, hatıralarımızı bağrında sakladığımız, ümitlerimizi yeşerttiğimiz, hüznümüzü paylaştığımız, sevgimizi yaşattığımız yaşam alanlarımızdır. Kentler, bizimle hayat bulan, bizim hayatımızı şekillendiren ve ellerimizle inşaa ettiğimiz mekânlarımızdır.
Biliyoruz ki, hepimizin bir gün kentten uzaklaşarak, kırların özgür ve doğal havasında yaşamak arzumuz bulunmaktadır. Ama yine biliyoruz ki, bu imkân önümüze sunulsa bile bizler tekrar kentimize dönmek için sabırsızlanırız. Çünkü kentler, bizler için vazgeçilmez yerlerdir. Ve yine şunu da biliyoruz ki; bu gün bizleri kentten uzaklaşmaya iten olumsuzlukların sorumlusu da biziz. Çünkü kentten her şeyi en tabii hakkımız olarak bekledik ama bizler kentin de en tabii bir hak olarak bizden beklediklerini ona verebildik mi? Kentin bizi sahiplenmesini bekledik ama bizler kentlerimizi ne kadar sahiplenebildik? Kentimizin sağlıklı yaşam mekânları olarak gelişmesi için kişisel olarak hangi çabaları ortaya koyduk? Kendimiz, kentimize karşı yanlış yapmasak bile yanlış yapılması karşısında ne yaptık? Daha da önemlisi, ortak yaşam alanımız olan kentimiz için ortak olarak ne yaptık?
Bu sorulara hepimiz kendi vicdanımızda cevap vereceğiz. Fakat, bu cevapların vicdanlarımızda verilmesi, cevap ne olursa olsun, kentlerimizin sahipsizliğine çözüm olamayacaktır. Oysa bizler çözüm üretmek zorunda olan kişileriz. Sorumluluğumuz, sorunları dile getirmek değil, dile getirilen sorunlara çözüm bulmamızı gerektirmektedir.
Günümüzde herkes etkin ve verimli bir yönetim için İyi Yönetişim anlayışına geçilmesinin gerekliliği hususunda hemfikirdir. İyi yönetişim ise, yönetimin konusu olan unsurun tüm paydaşlarının ortak karar ve uygulamalara katılımı demektir. Bir başka ifade ile, bir onu hakkında sorumluluk taşıyan ya da taşıması gereken kişilerin bu sorumluluğunu kuşanarak konuyu sahiplenmesi ve karar ve uygulamalara katılımı demektir. Kent özelinden hareket edecek olursak; kenti etkileyen ve kentten etkilenen herkesin kent ile ilgili karar ve uygulamalara katılımının sağlanması, iyi yönetişimin uygulanması demektir. Kent halkının, kentteki sivil toplum örgütlerinin, iş dünyasının, Muhtarlığından Belediyesine, Kaymakamlık makamına kadar kente hizmet eden veya kentte yaşayan herkesin kent için işbirliğini tesis etmesi demektir.
5393 sayılı Belediye Kanunu, Kent Konseylerinin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Yasanın 76. maddesine göre;
“MADDE 76. — Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar.”
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Kent Konseyi Yönetmelik Taslağında, konseyin görevleri şu düzenlenmektedir:
Madde 5- Kent konseyinin görevleri;
a)Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,
b)Kente ilişkin temel stratejiler ve eylem planlarının belirlenmesi, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan bir ortak akıl oluşturmak,
c)İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü temel prensiplerine dayanarak, katılımcı demokrasi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek,
d)Kentin kimliğine ilişkin tarihsel, kültürel, doğal ve benzeri tüm değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek.
e)Kent kaynaklarının daha etkin, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak
f)Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek.
g)Demokrasinin vazgeçilmez temel öğelerinden olan sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak.
h)Kadınların ve gençlerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak,